Biri bizi kandırıyor
Şubat ayı enflasyon rakamı açıklandı.
Hiç kimsenin beklemediği bir sonuç çıktı.
TÜİK'e göre, şubat ayında Türkiye'de fiyatlar artmadı tam tersi düştü.
Enflasyon şubat ayında yüzde 0.02 düşüş gösterdi. Piyasada beklenti yüzde 0.3 artış olacağı yönündeydi. Böylece TÜFE 8 ay sonra eksiye geçmiş oldu. Yıllık enflasyon ise yüzde 9.58'den yüzde 8.78'e geriledi.
Enflasyonun düşük çıkması ekonomistleri bile şaşırttı. Çünkü herkes yükseliş bekliyordu.
Etin 50 liraya yükseldiği, 1 kilo domatesin 5 lira olduğu salatalığın 4 lira olduğu bir ülkede enflasyon nasıl düştü?
Kuru soğanın kilosu son bir ayda 1 liradan 4 liraya yükseldi...
Enflasyon düşüyor. Çok ilginç.
Ekonomistler şu an için buna bir anlam veremiyorlar. Ancak TÜİK'in sık sık değiştirdiği hesaplama yönteminin marifeti olduğu yolunda görüşler var.
Sepetteki ürünler!..
Kışın mayo fiyatları, yazın don lastiği gibi akıl almaz ürün fiyatlarını enflasyon hesaplama sepetine koyan TÜİK, bu rakamlarla hükümetin elini güçlendirdi.
Daha düne kadar yaşanan fiyat artışlarına boyun eğen ekonomi yönetimi, bu rakamların düşük gelmesi ile konuşmaya başladı.
Maliye Bakanı faizler düşebilir dedi.
Şubat ayında enflasyonun düşük gelmesi sanki bir anda her şeyin iyi görünmesini sağladı.
İyimserlik aldı başını gidiyor.
Bunlar TÜİK ve hükümet cephesindeki gelişme.
Bir de vatandaş cephesindeki gelişmeler var.
Fiyatı düşen umre fiyatları... Yüzde 15 gibi bir oranda düşüş var. Yine kadın montunun fiyatı yüzde 12 düşüyor. Bu vatandaşın hayatını ne kadar kolaylaştırır ki?
Psikolojik harp!..
Milyonlarca insanın asgari ücretle çalıştığı bir ülkede umre fiyatının düşmesi sokaktaki vatandaşın hayatını ne kadar kolaylaştırabilir ki?
Enflasyonun düşürülmesi sanal bir operasyondur. Hükümet duvara toslayan ekonomiyi iktisat ilmi ile maalesef düzeltemiyor. Bunu yapamadığı için psikolojik bir harp başlattı. Her şeyi iyi göster, sonra faizleri indir ve iç piyasayı yine tüketime dayalı canlandır.
İşte son 10 yıldır yapılan bu.
Her şey iç tüketim çılgınlığı ile gerçekleşiyor. Bizler bankadan kredi çekip tatile gittiğimiz, plazma televizyonlar aldıkça bu ülke üretime dayalı değil, tüketime dayalı büyüyor. Kasaptan 1 kilo eti 50 liraya aldığımızda öfke kusarken, 3 bin liraya gidip cep telefonu alabiliyoruz.
Tüketime dayalı bir büyüme modeli en çok bankaları olumlu etkiliyor. Son 3 yıldır bankaların kârlarındaki düşüş de tüketim ekonomisinin daralmasından kaynaklanıyor. Zaten üretim artık durma noktasında olduğu için o taraftan bir beklentisi yok hükümetin.
Dediğim gibi hükümeti bu sanal atmosferi iyi gösterecek en önemli verisinden biri de enflasyondur.
Bu nedenle haziran ayı enflasyonunda fiyat artış hesaplamasında göreceksiniz ki bot ve montlar en ağırlıklı ürün olarak karşımıza çıkacak.