Bir varmış, bir yokmuş...

Hemen her gün bir gariban evinin, iki fakirhanenin, üç damsız kerpiç kulübeciğin kapısına, camına asılan ay-yıldızlı al bayraklara bakılırsa, şehitlerimiz var.

Anaların gözyaşlarına, çocukların bükülmüş boyunlarına, feryat figan halindeki yeni evli, nişanlı, sözlü, yeni anne, hamile kadınların, kızların haline bakılırsa, şehitlerimiz var.

Cami avlularına, musalla taşlarına, dinmeyen selalara bakılırsa, şehitlerimiz var.

Ağlamamak için dudaklarını ısıran, elleri yumruk yumruk, oldukları yerde zangır zangır titreyen silah arkadaşlarına bakılırsa, şehitlerimiz var.

Türk Silahlı Kuvvetleri'nin duyurularını paylaştığı resmi internet sitesine bakılırsa, şehitlerimiz var.

Amma...

Dünkü gazetelere; toplumu olan bitenden haberdar etmekle görevli gazetelere bakıldığında, adeta yoklar.

Televizyon kanallarına bakıldığında, yoklar.

Birbirine laf yetiştirme yarışındaki siyasilerin ağızlarının içine bakın isterseniz, ı-ıh, yoklar!

Büyük hakaret...

Büyük ayıp...

Vatan savunmasında can veren o çocuklar, sanki hiç doğmamışlar, hiç yaşamamışlar...

***

Şimdi sorsan;

"Terörün amacına ulaşmasına engel olmak için", "düşman sevindirmemek için", "halkta panik ve korkuya neden olmamak için" filan derler...

PKK düşman da "FETÖ" olduğunu iddia ettiğiniz yapı değil mi arkadaş!

Madem şehitlerimizi hakkıyla yad etmek "düşman sevindirecek"; 15 Temmuz gecesi katledilen vatandaşlar niye düşmüyor dilinizden!

Onları isim isim anarken, hatıralarına anıtlar dikerken, belgeseller çekerken, yazı dizileri hazırlarken sevinmiyor da, PKK'yla çatışırken şehadete eren yiğit evlatlarımızı şanlarına layık biçimde uğurlamaya kalkınca mı seviniyor bu düşman!

***

Bir de sormak lazım:

Hani 16 Nisan'da sandıktan "evet" çıkarsa terör tehdidi tamamen son bulacak, bir daha asla şehit cenazesi gelmeyecekti?

***

(FOTOĞRAF: COCUKLAR)

---------

Fotoğrafı sevgili Çiğdem Akdemir paylaştı. "Merdivenler yüksek, yürüme mesafesi de uzun" bahanesiyle Dolmabahçe Sarayı'nı anaokulu ve ilkokul öğrencilerinin toplu ziyaretlerine yasaklamaya kalkışanlara arz olunur;

Daha doğru düzgün yürümeyi bile öğrenmeden Anıtkabir'e emekleyerek tırmanan bu çocuklar mı Dolmabahçe Sarayı'nın merdivenlerini çıkamayacaklar!

Hadi oradan...

***

Et ve Balık Kurumu, bir kilodan fazla et ve kıyma satmıyormuş müşterilerine; sırada ne var, bir sonraki adımda karneye mi bağlayacaklar?

***

Tilkiye kümes emanet edince...

------

Daha düne kadar, şimdi "FETÖ" denen yapıyla el ele verip Türk ordusuna kumpasa ortaklık, bu ülkenin onurlu akademisyenlerine, gazetecilerine, bilim adamlarına, hukukçularına dönük haysiyet cellatlığına öncülük etmiş zata, "FETÖ darbesini araştırma" görevi verince, böyle oluyor haliyle...

Adam, daha beş yıl önce, kanal kanal gezip de televizyonlarda nasıl "Sayın Fethullah Gülen Hocaefendi" diye övgüler düzdüğünü anlatacak değil ya...

O günlerde "F tipi yapılanma" tehlikesine dikkat çekenleri, "Ergenekoncu" diye nasıl hedef gösterdiğini hatırlatacak değil ya...

Siyasi mesuliyeti "ne istediler de vermedik" diyen partidaşlarının üzerine yükleyecek değil ya...

Tam "FETÖ" taktiği aslında...

"FETÖ", ilgili ilgisiz herkesi içine atabileceği kadar derin bir çuval olabilsin diye "Ergenekon"u nasıl asırlar öncesine, "Agartha"ya dayandırdıysa... Eski avukatı da, şimdi kalkmış 2002'den itibaren, beraber yürüdükleri 10-11 yılı atlayıp 1967'de arıyor siyasi uzantılarını!

Şaşırdık mı?

Hayır.

Bakalım bir savcı da çıkıp "madem bu örgüt yarım asırdır darbeye hazırlanıyordu, beş yıl önce neden üstünü başını parçalayarak reddettin "çete" iddialarını" diye, bu zatı şahaneyi sorgulayacak mı?

Yazarın Diğer Yazıları