Bir döviz kâbusu

"Dolardan bize ne, dolsa ne olur dolmasa ne olur, biz kasaya dolana bakalım. Her şeyi getirip dolara bağlamanın anlamı yok. Çıkıyor, iniyor."

Bu söz Başbakan'a ait.

Başbakan'ın o sözü söylediği 17 Ekim 2016 tarihinden beri hiç düşmedi üstelik kasaya da dolmadığı gibi Merkez Bankası'nın kasası da kaçan döviz nedeniyle hep boşaldı.

Sonuç olarak 2017 haftası dolar kuru 3.60'ın da üzerine çıktı.

Uluslararası yatırım şirketleri dolar için kısa vadede 4 lira tahmininde buluyorlar.

Dolar neden yükseliyor gibi soruya artık şu nedenle demenin bir anlamı kalmadı. Çünkü neredeyse aklı başında tüm ekonomistler tam 3 yıldır uygulanan ekonomik politikanın yanlışlığını ve TL'nin büyük çöküş yaşayacağını anlatıp durdular.

İşin ehli olan ekonomistleri değil de bazı politikacıları dinleyen vatandaşların mağduriyetini bir kenara bırakıp "şimdi ne olacak"a bakalım.

Şimdi ne olacak?

4 liraya hızla koşan dolar kuru Türkiye'ye nasıl zarar verecek.

En büyük zararı bankalar ve döviz borcu olan işletmeler görecek.

Bankalar için artık 3.50'nin üzeri her kuruş artış bir kâbus olarak karşılarına çıkıyor. Türkiye'de mevduatın yetersiz oluşu bankaları zorunlu olarak sendikasyona yani yurt dışından döviz ile borçlanmaya itiyor. Bankalar 2004-2010 yılları arasında sendikasyon ile büyük paralar kazandılar. Türk bankalarının milyar dolarlık değerlere ulaşmasında en büyük etken sendikasyondur. Yurt dışından neredeyse bedavaya bulunan döviz kredileri Türkiye'de yüksek faizle vatandaşa konut, araç ve ihtiyaç kredisi olarak verildi.

Ancak bugün bankalar bu kur ile neredeyse son 5 yıllık kârlarını geri verecek duruma geldiler. Dedim ya artan her kuruş bankaların kâbusu oldu. İlk çeyrek bilançoda bankaların hasarları daha net ortaya çıkacak.

Kredi vermeleri çok zor

Artık hiç kimse bankalara hem faiz indir hem de kredi ver diyemez. Çünkü bankalar için paranın maliyeti öyle bir arttı ki verdikleri her krediden zarar eder hale geldiler. Bankalar hükümetin korkusundan açık açık "kredi vermiyoruz" diyemeyecek ama bunu çeşitli bahanelerle vatandaşın önüne getirecektir.

Konut kredilerinde oranları yükseltmeye hiç bir banka CEO'sunun yüreği yetmeyecektir. Ancak kredi alacak kişiye kırk dereden su getirttirerek bu krediyi vermeyeceklerdir. Aslında bankalar haklı da. Çünkü normal şartlarda banka mevduat toplar ve üzerine 2-3 puan kâr ve maliyet koyarak bunu kredi olarak satar. Türkiye'de tasarruf olmadığı için bankalar yeterince mevduat toplayamıyorlar. Mecburen yurt dışından sendikasyon alıyorlar. Türkiye'de patlayan her bomba ve ekonomik istikrarsızlık bu sendikasyonların da maliyetini artırıyor.

İşletmeler iflas edecek

Döviz yükselişinde bir başka risk ise işletmelerin zor duruma düşmesi. Türkiye bu krize çok farklı girdi. Vatandaşın döviz borcu yok, devletin yok ama özel sektörün ve bankaların döviz borçları çok. Bu, riskin daha büyük olmasına neden oluyor. 400 milyar dolara yakın bir dış borç var ve bunun büyük bir bölümü banka ve özel sektörde.

Eskiden dövizdeki her artış Türkiye'nin ihracatına da olumlu yansıyordu. Artık öyle bir şey yok. Türkiye'nin şu anda ürettiği malı satacağı pazar kalmadı. Sadece Avrupa var ve o da her an kapanabilir. Turizm desen son 20 yılın dibini gördük. Gelen yok giden çok!

İhracatta bir başka sorun ise eskiden ara mamulü biz üretiyorduk. Şimdi fasoncu gibi çalışıyoruz. Neredeyse tüm ara mamulü biz yurt dışından alıyoruz. Durum böyle olunca artan kur nedeniyle ihracatta rekabet edemez oluyoruz.

Son olarak önümüzdeki günlerde büyük bir zam kasırgasına hazır olun. Artan döviz kuru petrol ve tahıl ithalatından dolayı en az yüzde 20 artışa neden olacak.

Bunca olumsuz karamsar tabloya karşılık bu ülkede hiç mi olumlu bir şey yok?

Varsa söyleyin hemen yazayım.

Yazarın Diğer Yazıları