Bir bankacının istifası
Bu hafta elime bir bankacının ilginç istifa mektubu geçti. Bu istifa mektubunu, virgülüne dahi dokunmadan aynen yayınlıyorum:
“Kapılarını kırarak girdiğim ....sından istifa ediyorum. Üç kere sınavını kazandığım mülakatlarda ya elendiğim ya da yedek kaldığım bankamdan ayrılıyorum.
“Dışarıda senin gibi binlercesi var “ denilerek işe alındığım ve her geçen gün bir öncekine göre daha fazla çalıştığım, içerdeki şartların gittikçe ağırlaştığı, iki yıla yakın bir sürenin son haftasındayım. Her hafta pazartesi ‘yeni eleman gelecek’ vaadiyle.. Ve gördüğüm pazartesiler arasında çoğunlukla iş arkadaşlarımın istifa ettiği şubemdeki son pazartesiyi yaşıyorum. Dört mevsimin 20 derecede yaşandığı şubemde güneşi görmeden yazlar, kışlar, haftalar, aylar geçerken, şube personel sıkıntısı yaşarken; düğünler önemsiz, yaslar anlamsızlaşırken, otomatik ödeme talimatları kampanyalar ışığında idame ettirmeye çalıştığımız hayatımız; boş ve anlamsızlaşırken, umutlarla dolu ve doğru olmalıydı. Bir seneye yakın bir süredir tek başıma çalıştığım (ve yaşadığım) ..... Şubesi 2 nolu gişe tabanının nasıl aşındığı gören kişiler hayatımda da nasıl aşınmalar olduğunu anlayabilirler.
Saatlerce üzerinden hiç kalkmadığım sandalyede “E” sınıfı ehliyet sahibi gibi hissediyorum kendimi. norm kadrosunun 8 kişi olduğu şubede ortalama (3-4) kişiyle farkında olmadan 400 (yazıyla dört yüz) bilmem kaç sıra ilerlettiğimiz şubemizdeki personel eksiklikleriyle ilgili kimse “burnundan kıl aldırmazken”.... (üçnoktalı) mesajlar, otomatik ödeme talimatlarında geri kalışımız, gündem olmaktan geri kalmıyordu.
Bir seneden fazla geceleri otostopla gelmeye çalıştığımız ve yollarda bir sürü macerayla karşılaştığımız arkadaşlarım S. ve İ. gibi ben de ayrılıyorum.
Gün boyunca kafalar bir milyonken, omuzlardaki yük dizleri titretirken, bordro 895 TL’yi göstermeye devam ediyordu. Başarılarımız karşısında bir aferin diyenimiz yokken istifa ettiğim için kendi kendime aferin diyorum, ne de olsa yalnız çalışmaya alıştık...
Birçok kişi hak etmediği karşılıkları alırken çalıştığının karşılığını alamayan arkadaşları selamlıyor ve son olarak şunu ekliyorum;
Dışarıda benim gibi binlercesi yok, içerde benim gibi binlercesi var!..”
***
Bu istifa mektubu bankacılık sektöründe yaşanan ağır çalışma şartlarını çok iyi anlatıyor. Ancak anlayan yok.
Çalışma Bakanlığı “aman yabancı sermaye ürkmesin” sevdasında. Sendika dersen artık onlara söyleyecek söz bulamıyorum. 2 yıldır onca yazıya tek bir satır açıklama bile göndermeyerek, olaya bakış açılarını gösterdiler. Aylık bin liranın altında bir ücretle çalışan binlerce garibandan kesilen sendika aidatlarıyla nasıl bir vicdanla yaşıyorlarsa o artık onların bileceği bir iş.
Bankacılar artık ayakta. Öyle, yapacağız edeceğiz sözleriyle karınları doymuyor. Bundan sonra BASİSEN’nin ve onun duayen(?) başkanının işi gerçekten zor. Çünkü son beş yıl bankacıların artık gerçeği görmelerine neden oldu.
Yukarıdaki içler acısı istifa mektubu gibi daha yüzlercesi var.
Hedef baskılarından bunalıp psikolojik tedavi gören binlercesi.
Ve bu insanların hayatları ile kazandıkları üç kuruştan kesilen aidatlarla sürülen sefaları kul kabul etse bile eminim Allah kabul etmeyecektir.
BASİSEN Başkanı kendi internet sitelerindeki yazısında Arap Baharı’ndan bahsediyor.
On binlerce üyesinin sesini duymayan bir sendika, bence baharlardan her zaman korkmalı.