Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Armağan KULOĞLU
Armağan KULOĞLU

Biden ziyaretinin ardından

ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden geçen hafta Türkiye’ye geldi. Gelmeden önce ne söyleyeceği ve hangi konuları gündeme getireceği de belliydi. Önceleri yıllarca senatörlük yapan Biden, başta Ermeni konusu olmak üzere her konuda Türkiye karşıtı olmakla tanınmaktadır. Durumun ve şartların değiştiği bu dönemde Türkiye’ye övgüler yağdırması dikkat çekmekte, ülkelerin ve yöneticilerin menfaat için nasıl tavır değiştirdiğine ilişkin ibret verici bir örnek oluşturmaktadır.
Biden’ın Türkiye’deki görüşmelerinin esas olarak Suriye, Irak, İran, İsrail, Ermenistan, yeni anayasa ve Ruhban Okulu etrafında şekillendiği, bu beklentileri gerçekleştirebilmek için de PKK konusunda işbirliği, Türkiye’nin bölgede model ve lider olduğu konularını ön plana çıkardığı görülmektedir. Ayrıca Türkiye ekonomisindeki kırılganlığın da dikkate alındığı anlaşılmaktadır.

***


ABD ve Batı, Suriye konusunda Türkiye’yi ön plana sürmeye çalışmaktadır. Suriye’deki yönetimin iktidardan yakın gelecekte ayrılmayacağı ve Batı’ya direnç göstermeye devam edeceği, bunda Rusya’nın tutumunun, Çin’in takındığı tavrın ve İran’ın desteğinin önemli rol oynadığı değerlendirilmektedir. Rusya ve İran için Suriye, Orta Doğu’da ABD’ye direnç noktası olarak algılanmaktadır. İran, Suriye’nin düşmesi halinde sıranın kendisine geleceğini düşünerek güçlü bir şekilde Suriye’de faaliyette bulunmaktadır. ABD’nin, Afganistan ve Irak’tan askerlerini çekmekte olması, yaklaşan başkanlık seçimi arifesinde yeni bir cephe açmayı göze alamaması, Avrupa’nın da yaşadığı ekonomik kriz bu güçleri, Suriye konusunda kullanabileceği bir bölge ülkesi olan Türkiye’ye odaklandırmıştır.
Türkiye’nin Suriye konusunda ikna edilebilmesi için ona, bölge için “model ülke” ve “lider ülke” olduğuna ilişkin övgüler yağdırılması gözden kaçmamıştır. Türkiye’nin AB sürecinden uzaklaşması da fırsat bilinerek, Türkiye’nin Orta Doğu’nun kontrolünde ABD’ye yardımcı olması maksadıyla, ABD ile yeniden stratejik müttefiklik, hatta ortaklık ilişkisine sokulmak istenmesi ve Türkiye’nin de buna istekli olması, gelişmekte olan durumda önemli bir rol oynamaktadır. Ayrıca ABD yönetiminin Türkiye’yi Suriye konusunda kararlı davranmaya yönlendirebilmesi için, Suriye’nin Türkiye’ye karşı tehdit oluşturduğuna ilişkin başta PKK konusu olmak üzere provoke edici söylemlerde bulunduğu da gözlemlenmektedir. ABD yetkilileri aynı şekilde İran’ın da tehdit oluşturduğuna dair beyanlarda bulunmaktadır.

***


ABD’nin Irak’tan askerlerini çekmesini müteakip, PKK saldırılarının devam etmesi halinde Türkiye’nin, bölgede ABD’nin olmadığını da fırsat bilerek Irak’ın kuzeyine terör örgütünü etkisiz hale getirmek maksadıyla sınır ötesi harekât yapması muhtemeldir. ABD’nin bunu önlemek maksadıyla, PKK’nın etkisizleştirilmesi için Türkiye ile ortak hareket etmeye ve destek vermeye yöneldiği değerlendirilmektedir. Yakın zamana kadar özellikle Irak’taki tek etkili güç olan ABD’nin, PKK konusunda önceleri hiçbir girişimde bulunmaması, bir noktada onu örtülü himaye etmesi, daha sonra mücadelemize sınırlı destek olması gözden kaçmazken, şimdi PKK’nın misyonunu tamamladığı ve daha fazlasının kendi politikalarına zarar vereceği hesabıyla tavır değiştirdiği düşünülmektedir. ABD’nin Irak ve Irak’ın kuzeyindeki yönetimi PKK’nın ikna edilmesi konusunda görevlendirmesi, ikna için de Türkiye’den ulus devlet, üniter devlet ve güvenliğine ilişkin tavizler beklenmesi dikkat çekicidir.
ABD’nin önceleri, 1 Mart tezkeresinin de yarattığı tepkiyle, PKK’nın canlanmasına imkân sağlayarak, Türkiye’yi Irak’ın kuzeyindeki yönetimle iyi ilişkiler kurmaya yönlendirdiği, bunun sağlanmasını müteakip PKK ile mücadelemize kısmi destek verdiği bilinmektedir. Şimdi de askerlerinin Irak’tan çekilmesinin yaratacağı durum nedeniyle PKK ile mücadelede Türkiye ile ortak hareket etmek istediği ve bunu Suriye ve bölgedeki diğer politikalarının uygulanması karşılığında ortaya koyduğu su yüzüne çıkmıştır.

***


Biden Türkiye’ye, ABD’nin bölge politikalarını gözeterek, İsrail ve Ermenistan’la ilişkilerini iyileştirmesi için tavsiyelerde de bulunmuştur. Ortodoksluğu bölge ve dünya politikasında kullanabilmek için, sanki papaz kıtlığı varmış gibi, Türkiye’den Ruhban Okulunu açarak papaz yetiştirmeye destek vermesini istemesi ve diğerlerinin yaptığı gibi ekümenik patrik olarak görmek istedikleri Fener Rum Patriğini koşa koşa ziyaret etmesi de gözden kaçmamıştır. Sanki üstüne vazifeymiş gibi “Yeni Anayasa” beklentisini de dile getirmiştir. Türkiye’yi dönüştüreceği hesaplanan yeni bir anayasayı, ulus devleti, üniter devleti, laik devleti savunanların değil de, ideolojiler de dahil diğer görüşte olanların, bölücülerin, ABD’nin ve AB’nin arzu etmesinin ne ifade ettiğini iyi düşünmek gerekir. ABD Başkan Yardımcısı Biden’ın, arkasında bıraktıkları bunlar. Şimdi de ABD Savunma Bakanı geliyor. Bayram değil, seyran değil bu ne sevgi!

Yazarın Diğer Yazıları