Beyinlerdeki boş çerçeve
Dün gazetelerde yer alan bir habere göre: Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2011-2012 öğretim yılı başında öğrencilere dağıtılmak üzere gönderdiği ders kitapları yanında iki broşür de yer aldı. Biri Başbakanlık diğeri MEB tarafından gönderilen broşürlerde ilginç ayrıntılar göze çarpıyor. Bakanlığın gönderdiği broşürde Bakan Ömer Dinçer’in makamında çekilmiş bir fotoğrafı da yer alıyor. Dinçer’in arkasında bulunan üç fotoğraftan ikisi çok net. Bunlardan biri Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e, diğeri Başbakan Tayyip Erdoğan’a ait. Atatürk’ün yer aldığı üçüncü fotoğrafta ise sadece çerçeve görünüyor.
CHP Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk bahse konu iki broşürle ilgili olarak TBMM Başkanlığına Bakan Ömer Dinçer’in cevaplamasını isteyerek bir soru önergesi verdi.
Önergedeki sorular şunlar:
“1-Tarafınızdan gönderilen broşürde Büyük Önder Atatürk’ün fotoğrafı neden boş çerçeve olarak görülmektedir?
2- Boş çerçeve fotoğrafla öğrencilerimize verilmek istenen mesaj nedir?
3-Başbakan’dan gelen broşürde yapılan AKP propagandasının eğitime katkısı nedir?
Başbakan bu işleri milletin ödediği vergilerle yapmadı mı?
4-İlköğretime ait bazı kitaplarda Atatürk fotoğrafı, Gençliğe Hitabe, İstiklâl Marşı’nın yer almamasının sebebi nedir?
5- MEB’nin görevlerini sıralayan ikinci maddedeki A fıkrasını kaldırdınız. Böylece eğitim ‘milli’ olmaktan çıkacaktır.
Bakanlığınızın başındaki ‘milli’ sözcüğünü kaldırmayı ne zaman gerçekleştireceksiniz?”
İşte bütün bu gerçekler Türkiye’de eğitim adına havanda su dövüldüğünü göstermektedir. Ne yazık ki ülkemizin bütün güzelliklere, bazı gelişmelere rağmen düşünce (tefekkür) âlemi ferdi ve sosyal değerlendirme yapmak gibi yetenekleri henüz yetersizdir. Ak ve kara arasındaki griyi görmüyor, söylemiyoruz. Kişilerle ilgili değerlendirmelerimiz de aynı insafsız tavrımızın sonucudur.
Bu tavır ülkenin yetiştirdiği değerlere karşı da aynıdır. Onlar ya melektir ya da şeytan... Bir türlü onların “insan” olduğunu kafamıza koyamıyoruz. İnsan güzelliklerin ve çirkinliklerin demeti. Gelişmenin ve gerilemenin hazin tablosu... Biz bu insana karşı o kadar anlayışsız ve o kadar merhametsiz bir tavır içindeyiz ki...Bu sevgisiz, bu kaktüs dikenleri gibi merhametsiz tavır nerden geliyor?
Amerikalılar, kızılderileri imha savaşı verirken ölen askerlerini pirinç levhalar ve sönmeyen ateşlerle yad ediyor, bunlarla tarih yapıyor. Ruslar komünist rejime rağmen Deli Petro’nun heykellerini yıkmadı. Bulgarlar komünist oldu ama krallarının resimleri duvarlardan inmedi. Avrupa piç olduğunu bildiği büyük askerlerine, devlet adamlarına, sanatçılara hep sahip çıktı.
Bir insanın meşru (hukuki) veya nikâhsız bir anneden doğması elinde mi? Kim annesini babasını tayin ederek bu dünyaya geldi? Biz ne yazık ki kendi değerlerimizi kemirmekte çok mahiriz. Alman şairi Schiller şu sözü bizim için söylemiş: “İnsanlar parlayanı karalamaktan, yükseleni yere serip toza bulamaktan hoşlanırlar.” Bu bizim hem fert hem toplum çapında derdimizdir. Değerleri kabul edip onlara saygı duymak yerine altlarını oyup ufalamak gibi bir önemli eksiğimiz var.
MEB bu saçma sapan işlerle ne diye uğraşıyor? Mesleksiz, sanatsız adam yetiştiren düz liseleri “teknik eğitim veren” kurumlara ne zaman çevireceğiz? Bizim işsizlik sorunumuzun temelinde bu vasıfsız insan yetiştiren sistem var. Almanya ve onlardan kopya çekerek kalkınan Rusya’nın başarısının sırrı her aşamada verimli insan yetiştiren teknik eğitimdir. Bunu niçin anlamıyoruz? Taş kafalılıkta neden ısrar ediyoruz?
Atatürk’ün resim çerçevesini boş bırakmak ne büyük zavallılıktır. Hiç mağlup olmamış bir kumandan, sivil ve asker ayırımını dirayetle yapmış bir devlet adamı. Hacı Bektaş-ı Veli’ye muhabbetle bağlı, Hz. Mevlâna’yı 14 kere ziyaret edecek ve O’nun anlattığı İslâm’dan nasip talep edecek, Hz. Muhammed’e saygılı bir mümin... Onca devlet kurmuşuz sadece ikisi Türk adı taşıyor: “Göktürk Devleti ve Türkiye Cumhuriyeti” Bu ciddi sorunları bütün bilgileri kulaktan dolma palamut tüfeği mesabesinde olanlar anlayamazlar. Asıl boş çerçeve onların beyinlerinin resmidir.