Beşiktaş... Fuat Balkan... Ve Pakistan

İlginç bir yazı oldu.. İçinde Pakistan var.. Beşiktaş var.. Pervez Müşerref var.. Fuat Balkan Bey var..

Ve göreceksiniz, hiçbir şey tesadüf değil..

**

Malumunuz, Pakistan ile Hindistan arasındaki gerilim tavan yaptı..

Pakistan, Hindistan savaş uçaklarını düşürünce bölge iyice ısındı..

Kronik sorun, Keşmir'deki bir saldırının ardından bu noktaya geldi..

Hindistan, Pakistan'ı suçladı.. Pakistan, ellerinde belge-bilgi varsa "Araştıracağız.. Sorumlusunu bulacağız" dedi..

Kakafonide kimse kimseyi duymadı..

Sanki bir el uzandı ve birkaç gün içinde iki ülkenin ordusunu karşı karşıya getirdi..

Üstelik bu gerginliğin, Pakistan'ın fetö'yü terör örgütü ilan etmesinden birkaç gün sonra yaşanması da, takip edeceğim notlarım arasında..

Elbette bu gerginliğin son bulması, tüm dünyanın dileği..

Ancak benim dileğim bir adım ötede.. Bu gerginlik ve sorunun Pakistan lehine sonuçlanmasını diliyorum..

Neden mi?

**

Çünkü Pakistan, Türk Milleti için sadece Pakistan değildir..

Pakistan Türk Milleti için, Fuat Bey'in, Fuat Balkan'ın ve devlet geleneğimizin, manevi emanetidir..

Beşiktaş Kulübü'nün kurucusu olan Fuat Bey'in Pakistan ile ilişkileri ve oradaki çalışmaları, gönlümüz ve fikrimiz için bize böyle bir yol işaret eder..

**

Bir Fenerbahçeli olarak, Beşiktaşlı dostların vakıf olduğunu umduğum gerçekler, Pakistan'la kader birliğimizi işaret eder..

Pakistan'ın, Türkiye'den sonra fetö'yü terör örgütü ilan eden ilk ülke olmasının nedenlerini bilmek gerekir..

Pakistan Devleti'ni yönetenlerin tamamına yakınının, neden uzaklardan bir takımı, Beşiktaş'ı tuttuğunu bilmek gerekir..

Bunlar çok sıradan ayrıntılar gibi duran, oysa bir tarihî mirası işaret eden gerçekler..

**

Bu gerçekleri ve önemini ne zaman anladım biliyor musunuz?

Bakın araya bir hatıramı yerleştirerek açayım..

Ekim 1999'da Pakistan'da bir askerî darbe oldu ve Pervez Müşerref yönetimi ele aldı..

Dünya medyası doğal olarak Müşerref'le görüşmek için kuyruğa girdi..

Adını anmak istemediğim bir muhabirimizi Pakistan'a göndermeye karar verdik..

Toplantıda, şu anda FOX Haber'in Genel Yayın Yönetmeni olan dostum-kardeşim Doğan Şentürk'ün bir önerisi oldu;

-Giderken yanına bir de Beşiktaş forması alsın..

Öneri garip geldi.. Tebessümle Doğan'a sordum;

-Fenerbahçelisin.. Çocuğun eline niye Beşiktaş forması tutuşturuyorsun?

Pervez Müşerref, Genelkurmay Başkanı olduktan sonra Türkiye'ye yaptığı bir ziyarette "Beşiktaşlı" olduğunu söylemiş.. Aynı zamanda da Harp Akademilerimizden mezunmuş..

Muhabir arkadaş denileni yaptı.. Yanına bir de Beşiktaş forması alıp Pakistan'a gitti..

Dedim ya, kapı kuyruk.. Türkiye'den röportaj için talepte bulunmuştuk..

Sürekli "Röportaj talepleri inceleniyor" cevabı veriliyor..

Sözcünün akredite gazetecilere ara ara yaptığı açıklamalar dışında ses yok..

Bizim acar muhabir, bir açıklamanın ardından sözcüye yaklaşıp şansını deniyor..

-Türkiye'den geliyorum.. Sayın Müşerref ile röportaj talebimiz var.. Ama kendisine bir de armağanımız var..

Bu sözlerle birlikte çantasından çıkardığı formayı ve kartını sözcüye uzatıyor..

Sözcü tebessümle "İleteceğim" diyerek uzaklaşıyor..

Çok değil birkaç saat sonra çalan telefonun ucunda, Pervez Müşerref'in özel kalemi var..

-Sayın Pervez Müşerref sizi saat 18:00'de bekliyor..

**

Dedim ya, dünya medyası kuyrukta ve TGRT Haber'e de konuşacak.. Yani biz öyle tahmin ettik.. Haberi alınca Doğan'ın yanına gidip "Çak" yaptım.. "Forma, işi çözdü herhalde" dedim..

Benimki biraz da şakaydı aslında.. Röportaj yapacak başkaları olup olmadığını bilmiyordum..

Ancak sonradan öğrendik ki, Müşerref ilk kez TGRT Haber'e konuşacaktı..

Haber Daire Başkanımız, şu an Demirören Medya Grup Başkanı olan Mehmet Soysal'dı.. O da bir Beşiktaşlı'dır.. Onu da bilgilendirip, "Formanız işe yaradı" dedim.. Herkes tebessüm ediyordu ama işin gerçeğine, pek ihtimal vermiyor, işi formanın çözdüğüne inanmıyorduk..

**

Röportaj bir saat sürse, saat farkı itibarıyla ana habere yetişir diye planladık.. Ve bekleyiş başladı..

Görüşmenin gerçekleştiği haberi gelince, İHA'nın bölgeye gönderdiği araçtan görüntüler geçilmeye başlandı..

Yine adını anmayacağım Dış Haber editörümüz, görüntüler geçerken bir yandan da tercümesini yapıyordu..

Röportaj bittikten sonra ayağa kalktıklarında, Pervez Müşerref'in sözlerini tercüme ettiğinde hepimiz şaşırdık;

-Türkiye'ye döndüğünüzde benim için Fuat Balkan'ın mezarına bir çiçek bırakır mısınız?

-!!!!!!????

Durumumuz aynen yukarıdaki işaretler gibiydi.. Şaşkınlık ve neden?

Kendi adıma çok az yerde rastladığım bu ismi hatırlamak bile zor oldu..

Kim bu Fuat Balkan?

Düşünün, yaşım 30.. Az çok siyasetle ve tarihle ilgiliyim.. Ancak Fuat Balkan gibi bir kahramanı bana yeterince anlatmamışlar..

Fuat Balkan.. Büyük Komitacı.. Karakol teşkilatının mimarlarından.. Beşiktaş Kulübü'nün kurucusu ve 1 numaralı üyesi.. Teşkilat-ı Mahsusa'nın yıldızlarından..

O günden sonra tanıdım Fuat Balkan'ı.. Ve bize tarih diye okutulanların ne kadar eksik, ne kadar yanlı, ne kadar sığ olduğunu anladım.. Tarih okumalarım o gün başladı..

James Bond filmlerini ağzı açık izleyen bir kuşağın, Fuat Balkanlarımızdan haberdar olmaması ne büyük talihsizlik..

**

Bu anıdan önce ne diyordum? Gerçekler..

Okudukça ve gerçeklerle tanıştıkça, birçok şeyin tesadüf olmadığını öğrendim..

Kurtuluş Savaşı'nda, tıpkı Afganistanlı kadınların yaptığı gibi, Pakistanlı kadınların da kollarındaki bilezikleri sıyırıp, o kutsal mücadelemize armağan etmelerinin tesadüf olmadığını öğrendim..

Pakistan'ı yönetenlerin genellikle Beşiktaşlı olmalarının tesadüf olmadığını öğrendim..

Fuat Balkan ve Pakistan Devleti ilişkisinin, sıradan bir ilişki olmadığını, bir kuruluş iradesine işaret ettiğini öğrendim..

O saatten sonra öğrendiğim sadece Fuat Balkan mı? Hayır.. Kuşçubaşı Eşref'i tanıdım..

Fuat Balkan ile Pakistan Devleti'nin kuruluş öyküsünü öğrendim..

Altı-üstü ayrı oynayan İngiliz ajanı Lawrence'e, "Bana bak İngiliz.. Her şey bitti sanıyorsun.. Ama başına öyle iş açacağız ki, 100 yıl uğraşacaksın" diyen Kuşçubaşı Eşref'le IRA'nın kuruluş öyküsünü öğrendim..

Ve genel olarak, öğrettikleri tarihle, "Ağaç kavuğundan" çıktığını sandığımız Cumhuriyetimizin, aslında nasıl bir devlet geleneği üzerine inşa edildiğini..

O yüzden, ülkücü dostlarım bile bazen beni "Fazladan Devletçi" olmakla itham eder..

"Devlet Ebed Müddet" derler ama bu ithamı da içlerine sindirirler..

**

Uzatmayayım.. Hindistan ile Pakistan ordusunu alarma geçiren gelişmeler üzerine zihnimde bunlar uçuştu..

İşte o yüzden sosyal medyada şöyle bir paylaşım yaptım:

-Gönlüm, aklım, fikrim, Fuat Bey'in manevi emaneti #Pakistan ve @Pakistan_Army ile birlikte.. Allah yardımcıları olsun..

**

Hiçbir şey tesadüf değil..

Ne Beşiktaş.. Ne Süleyman Seba.. Ne Pakistan-Beşiktaş hattı.. Ne de zihnimden süzülen bu sözler..

Tekraren diyeyim ve bitireyim;

-Allah Pakistan Ordusu'nun yar ve yardımcısı olsun..

Fuat Bey'in ruhu şad, mekanı Cennet olsun..

**

Önemli not-1-: İngiliz cephaneliklerinden silah kaldıran Fuat Bey'in Beşiktaş'ıyla, o silahları "Maça gidiyoruz" diyerek Anadolu'ya taşıyan Fenerbahçe'nin, 3-3 berabere kalması da, bu öyküye yakışır bir skor oldu..

Önemli not-2-: Adını anmadığım her iki gazeteci de (!), şu an fetö'den içeride.. Suçlular ya da değiller, zaman gösterecek.. Ama şu anki tabloda, "Fuat Balkanların emanetine ihanet" ihtimallerine karşı, ecdat hikayesini kirletmemek için adlarını anmadım..

Yazarın Diğer Yazıları