"Beraber yürüdük biz bu yollarda" da yasak mı?
Hemen bir çarpıtma, hemen bir oraya buraya çekme, lafı maksadından çıkarma; neymiş efendim Valilik "Her şey çok güzel olacak" demeyi yasaklamış!
Hadi oradan!
Kim, nereden uyduruyor bunları?
Valiliğin yasakladığı "Her şey güzel olacak" sözü değil bu sözü bir afişe, pankarta yazmak! Yoksa içinizden dilediğiniz kadar haykırabilirsiniz; serbest!
Hatta çok istiyorsanız yazabilirsiniz de, evinizin salonuna asar, dilediğiniz kadar bakarsınız. Mevsimi geldi, kısır günü yapar, konu komşuyu çağırır onlara da baktırırsınız; karışan var!
Nankörsün ey halkım! Bulmuşsunuz demokrasilerin en ilerisini, alenen özgürlüğünü kötüye kullanmak seninkisi!
***
Şaka bir yana da; niye "seçim takvimini ihlal" oluyor "her şey çok güzel olacak" yazmak acaba?
Altında "CHP" logosu mu var?
"Ekrem İmamoğlu" imzası mı var; ki adayın isminin olmasında bir mahsur yok bildiğim kadarıyla?
Bu umut ifadesi bir siyasi partinin kurumsal sloganı mı aynı zamanda?
YSK'nın "propaganda" takvimiyle ne alakası var?
31 Mart'tan önce Ankara Mehmet Özhaseki'nin "Haseki Başkan" pankartlarıyla donatıldığında bir aydan fazla zaman vardı seçim gününe; propaganda dönemi başlamamıştı. O zaman niye Valilik "yassah hemşerim" deyip de pankart toplatmaya kalkışmadı?
Rica etsem, İstanbul'da, eli boşta olan biri şu küçük testi uygulayabilir mi;
Üzerinde "Beraber yürüdük bir bu yollarda" yazılı bir pankart açabilir mi?
En az "Her şey çok güzel olacak"ın muhalefetle özdeşleşmesi kadar hatta daha da fazla iktidarla özdeşleşmiş haldeki bu ifade de "seçim takvimi"ne aykırı bulunup, toplatılacak mı; görelim bakalım.
HER ŞEY ÇOK GARİP OLACAK
YSK'nın seçim takvimi ve seçim yasaklarına uyulması konusunda gerekli tedbirleri, önlemleri çoğunlukla kim alıyor? Uyulmadığı takdirde kim müdahalede bulunuyor?
Misal polis teşkilatı; mülki amire, yani valiye bağlı ilgili birimler.
Vali kim?
Aynı zamanda Büyükşehir Belediye Başkanı.
Seçim ne seçimi?
Büyükşehir Belediye Başkanlığı.
Büyükşehir Belediye Seçimine dair sahada, sokakta, seçim meydanında, sandık başında söz konusu olabilecek hemen her türlü müdahale yetkisinin, Büyükşehir Belediye Başkanı'nda olacağı bir seçim sürecinin adil olmasını bekliyor olmamızdan başlayarak, 23 Haziran'a kadar her şey çok garip olacak!
HİÇBİR ŞEY OLMASA BİLE KESİNLİKLE BİR SALDIRI OLDU!
"Hiçbir şey olmasa bile kesinlikle birşeyler oldu ama fark edemedik"vari "his"lere dayanarak, milyonlarca insanın iradesini gasp edebilecek kadar "yetkin(!)" olan hukuk sistemimiz, bir gazetecinin -olmasa ne olacak nihayetinde bir vatandaşın- evinin önünde, yedi kişi tarafından sopalarla, öldüresiye dövülmesinin ardından, saldırganların kimliğine ve saldırının şiddetine dair elde "his"ten çok daha fazlası, mesela her birinin kolaylıkla teşhis edilebileceği "kamera kaydı" gibi net ve sabit bir delil bulunmasına, görgü tanıklarına rağmen, tetikçileri, layık oldukları delikte tutmayı beceremedi.
Çünkü neden?
Yavuz Ağabey ölmedi!
Çünkü neden?
Trafikte tartıştıkları için olmuş olan!
Ve elbette çünkü neden?
Yavuz Ağabey, "dövülebilir", sövülebilir, lince uğrayabilir, haksız hukuksuz hapsedilebilir kesimine mensup toplumun çünkü. Çünkü muhalif.
Ama aslında "çünkü neden"?
Çünkü bu ülke, "Trafikte tartıştık. Ben de zaten hep en az 6-7 tane beyzbol sopası bulundururum arabada, -ata sporumuz malum- arkadaşlarla bir takım kurduk, oynuyoruz boş zamanlarda. O gün de işte yine beyzbol maçından dönüyoruz, bu hiç tanımadığımız, aslında şoför mahalinde de oturmayan beyle trafik tartışması yaşayınca, bir anlık öfkeyle kendisini dakikalarca takip ettik ama takip ederken de köşedeki sahteciden bir sahte plaka temin etmeyi ihmal etmedik, -ekmek-su gibi kolay bulunur çünkü Ankara sokaklarında- ve ilk indiği yerde de Allah ne verdiyse… Tamamen spontane gelişti hakim bey…" tadında bir hikayeyi yiyebilen yahut yemiş gibi yapıp da üzerine karar inşa edebilen bir yargı düzenine "sen bizimle kafa mı buluyorsun" diyecek adalet iradesi yok!
Ne dersiniz?
Yavuz Ağabey, keşke, kan revan içinde, yüzü gözü sarılı halde, kamera görüntüleriyle değil de tamamen iyileştikten sonra, "yalandan" orasını-burasını tutup tek bir kanıt bile sunmadan sadece "Hiçbirşey olmasa bile birşey oldu gibi geliyor bana" deseydi ilgili yargı mensubuna! Mevcut halde, bu nevi bir "hikaye"yle çok daha fazla olurdu sanki uygulanan yaptırım ihbar edeceği kişilere!
GÜNÜN SÖZÜ
"Bir suça göz yuman, ikincisini davet eder"
Latin Atasözü