Belediyeleri vesayet altından çıkarmalıyız
Büyük şehirler olsun, belediyeler olsun bu günkü siyasi vesayet altında iş yapmaları zordur.
Söz gelimi yasaya göre Belediye Tüzel Kişiliğini Başkan temsil ettiği için atamaları da başkan yapar. Oysa ki Bakanlık 20 Mayıs 2019'da yayımladığı genelge ile bu yetkinin belediye meclislerinde olması gerektiğini bildirdi. Eğer Büyük Şehir Belediye Başkanları siyasi iktidar mensubu olsalardı, böyle bir genelge de olmazdı. Dahası kanunla verilen bir yetkinin, bir bakanlık genelgesi ile aşılmak istenmesi, belediyelerin yasal süreçlere odaklanmasına neden olacak ve bu durum iş yapmalarını engelleyecektir. Mamafih söz konusu Bakanlık genelgesi de yargıya taşındı ve ilk mahkeme tarafından bozuldu.
Türkiye'de siyasiler Belediyeler üstündeki vesayeti kaldırmak istemiyorlar. Bunun içindir ki Türkiye ''Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı''nı kabul etmiş ve fakat vesayetin şartları alanında çekince koymuştur.
Söz gelimi Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı 6 maddenin birinci fıkrası TBMM tarafından onaylanmamıştır. Birinci fıkra; ''Kanunla düzenlenmiş daha genel hükümlere halel getirmemek koşuluyla, yerel makamlar kendi iç idari örgütlenmelerini, bunları yerel ihtiyaçlarla uyumlu kılmak ve etkin idare sağlamak amacıyla, kendileri kararlaştırabileceklerdir.'' Yine madde 8 paragraf 3 ''vesayet denetimine ancak vesayetle korunmak istenen yararlarla orantılı olması durumunda izin verilmesi" de kabul edilmemiştir.
Belediyeler üzerindeki vesayetin sınırlandırılmasına terör endişesi etkili olmuştur. Ne var ki güvenliğin sağlanması zaten merkezi otoritenin yetkisindedir. Çözüm süreci içinde yaşanan sorunlar bu yetkinin uygulaması ile ilgilidir.
Asıl sorun, siyasilerin belediyeleri gelir ve popülizm kapısı olarak görmelerinden ileri geliyor. Bir belde kasabasında yakından şahit olduğum iki olay var… Belde belediyesinin iktisadi işletmesine seçim öncesi 400 geçici işçi almıştı. Seçimden 3 ay sonra hepsini işten çıkardı. Başkanın aday olduğu siyasi parti genel sekreteri benimde olduğum bir saatte, belediye başkanını arayarak belediye marinasını kendi adamlarının işletmesine verilmesini istedi.
Belediye şirketleri de yine siyasi partiler tarafından arpalık olarak kullanılıyor.
İBB konut şirketi KİPTAŞ'ın kuruluş amacı çarpık yapılaşmayı önlemek ve her keseye göre sosyal konut üretmektir. Ne var ki geçmişte TEM yolu şile ayırımında bugün değeri bir milyon dolar olarak telaffuz edilen ve yalnızca belli kesime satılan konutlar yaptı. Bugün de gazetelerde ''Kiptaş'ın 3 prestijli projesi 5. Levent Güzeltepe, Vaditepe Gölevleri veya Venezia Mega'' ilanlar yer alıyor.
Halka hizmette zaruri olmayan Belediye İktisadi Teşebbüsleri (BİT)'ler, hem özel sektöre karşı haksız rekabet yaratıyor. Hem siyasi arpalık olarak kullanılıyor. Bunlar tasfiye edilmeli ve hizmet Belediye tüzel kişiliği tarafından yapılmalıdır. Bu durumda siyasi iktidarların belediye üzerindeki popülist hesapları da azalacaktır.
Sonuç olarak; Belediyeler demokrasinin alfabesidir. Belediyeleri Anayasa ile güvence altına almak ve vesayet denetiminin sınırlarını iyi çizmek gerekir. Zira, özerk olmaları halinde Belediyeler Merkezin baskısı ve yönlendirmesi olmadan daha etkin karar alma ve uygulama fırsatı bulabilirler.