Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Yavuz Selim DEMİRAĞ
Yavuz Selim DEMİRAĞ

Bedel ödemek!..

Siz bu satırları okurken Ankara Adliyesinde ifade veriyor olacağım. Ne de olsa haftalık mesaimizin önemli bölümünü "hakaret ve tazminat" davalarında geçiriyoruz. Kendi adıma antrenmanlıyım. Alıştım... Kanıksadım... Totaliter rejimlerde sıkça rastlanır. Toplumu susturmak, sindirmek için "vesayet altındaki hukuk sopası" kullanılır. Bir dönem FETÖ'nün kullandığı bu yöntemi bugün iktidarın muhaliflere karşı uygulamaya koymasını vicdanlara havale ediyorum.

Toplumu aydınlatma ilgili kamu görevini ifa eden gazeteciyi yazdıkları, konuştukları için dava etmek "gerçeklerin gizliliğini ifşa etmek" diye tanımlarım. AKP iktidara geldiği ilk yıllar bir şekilde basın ile sıcak ilişki için çaba sarf etti. Bir dönem merkez olarak bilinen medyayı ele geçirdikten sonra "satın alamadıkları" için yöntemi değiştirdi. Yıldırmak için dava üzerine dava... Önce küçük cezalar. 5 yıl ertelemeli hapis cezaları... Binlerce TL'lik tazminatlar. Evine, maaşına hacizler... Çaresiz bırakıp ya kalemini satıp, kiraya verecek ya da kırıp atacak... Zamanla bir kısmı teslim oldu... Bir kısmı "lanet olsun" deyip bir kenara çekilerek yazı hayatına veda etti. Bizler gibiler ise "bedel ödeme" pahasına meydanı boş bırakmıyor. Yazılarımızdan, konuşmalarımızdan cımbızla ayrılan satırlara dava üzerine dava. Yazılan, sarf edilen sözlerin önünde, arkasında neler var kimin umrunda. Zaten okumayı sevmiyorlar. Sinemanın, tiyatronun, romanın, haberin özetini lütfen okuyorlar ya... "Namaza yaklaşma" örneği barizdir. Vay bana "namaza yaklaşma" demiş ve mahkemeye... İyi de Hacı... Adam, "abdestsiz namaza yaklaşma" demiş. Ne var bunda!.. El cevap: "Benim abdestimden şüphesi var demek ki." Sanki abdest alırken ibriği tuttu, havlusunu uzattı... Nereden bilsin. memleket meselesine kafa yoran münevverlerin görevi uyarmaktır. Uyarıdan hakaret çıkar mı? Buna halk arasında "Yarası olan gocunur!" denir. Ve ne yazık ki yarası olan gocunuyor.

***

Türkiyemizin son 50 yılına sanat hayatımızda mühür vuran Metin Akpınar ve Müjdat Gezen'in oyunlarını, sinema filmlerini seyretmeyen mi kaldı? Her birinde hiciv sanatının en kibar anları yaşanır. Kuşaktan kuşağa o güzelim oyunlarını repliklerini espri niteliğinde tüm kesimler paylaşmıştır. Bu memleketin en kibar, en centilmen insanlarıdır Akpınar ve Gezer... Yüzlerce oyun sergilediler. Milyonlar seyredip alkışladı onları... Şimdilerin "türedi-yandaş sözde sanatçıları" gibi köşklerde, yalılarda oturmazlar. Kadıköy'de sıradan apartman dairelerinde güldürüp, ağlattıkları seyircileri ile beraber iç içe oturur, kaymak da yemezler...

Nevşin Mengü'nün "Bunları yaşadıktan sonra keşke bu kadar sert konuşmasaydım dediğiniz oldu mu?" sorusuna Gezen şu yanıtı verdi:

- Hiçbir sertlik yapmadım (programda) ben onu her akşam oyunumda söylüyorum. Çünkü hakaret eden Erdoğan'ın kendisi. Ben hakaret etmedim ki... En son 'işte bunlar imansızdır' demiş. Benim imanımı Allah yargılayabilir... Sonra bu nasıl bir demokrasi anlayışı? Yasalar önünde herkes eşittir. Bir cumhurbaşkanı düşünün, herkesi aşağılayacak, herkese hakaret edecek ama onu hiç kimse eleştiremeyecek. Böyle bir demokrasi yok, böyle bir dünya yok. Yani dilimi kesseler, işaret dili öğrenirim yine gereken eleştiriyi yaparım. Çünkü eleştirimde ne bir saygısızlık, ne bir terbiyesizlik, ne bir küfür var. Bize 'ulan' dedi. Ben değil Cumhurbaşkanı, sokaktaki çocuğa da demem onu.

Müjdat Gezen, "Sayın Cumhurbaşkanı şunu bilmiyor: Zannediyor ki bizim arkamızda kimse yok. Metin Akpınar'ın ve benim filmlerimiz ve oyunlarımızla büyüyen kitle, onun arkasında kitlenin 3 katıdır" ifadelerini kullandı.

Bedel ödemekse bedel... Müjdat Gezen ve Metin Akpınar ile beraber boynumuzu uzatmaktan asla geri durmayacağız!..

Yazarın Diğer Yazıları