Batıl inançlar
Bu başlığı görünce aklınıza mutlaka Bülent Ersoy gelmiştir. Bıraktık solunu kullanmamasını, bana ilginç gelen en büyük takıntısı sayılardır. 13 No'lu gişeden geçmemek için kıyametler kopardığını kendi ağzından dinlemiştim. Uğursuz saydıklarının toplamı kadar saplantısı var. Hele nazar takıntısı inanılır gibi değil.
Tüm dünyada olduğu gibi özellikle Doğu ülkelerinde nazar çok yaygındır. Yanı sıra vampirler ve kötü cinlere karşı Avrupalının bulduğu en iyi koruma unsuru demirden yapılmış fetişlerdir. Onlara göre cinler demirden korkup kaçarlar. Arapların nazar boncuğuna taktığı isim iki kelime elain'dir. Anlamı gözdür. En fazla çocukların nazara geldiğine inanılır. Bir Filistin özlü sözünde aynen şöyle denilmektedir; "Yüce Tanrı bizleri, mavi gözlü, ayrık dişli sakalsızlardan muhafaza etsin". Bu özellikleri olan, eğer köse ise yandı demektir. Tarihte böylelerinin linç edildiğini görüyoruz.
Fransızlar, çöl bedevilerinin eşlerinin fotoğrafını rahatça çekerler, çocuklara yönelince iş değişir ve dayak yerler. Bu da nazardan gelir. Bedevilerin en önemli önlemleri boyunlara astıkları muskalardır.
Ağa'nın iti
İşte burada merhum Hasan Pulur'un "Olaylar ve İnsanlar" adını verdiği köşesinde kalme aldığı ilk fıkrayı hatırlatmak istiyorum:
Ağanın bir köpeği var. Müthiş bir hayvan. Korkusuz ve heybetli. Sadık mı sadık. Ağanın ne istediğini bakışlarından anlıyor. Bir gün hastalanır. Hiç bir şey yemez hale gelir. Veterinere götürürler çeşitli ilaçlar yazılır. Yine de çare olmaz. Uyanığın biri ağaya "Filan köyde nefesi kuvvetli bir hoca var. Ona baktır. Bu hayvan nazara gelmiş der". Bizimki köpeğini arabaya atıp nefesi kuvvetliye götürür. Köpek okunup üflenir sonra da muska yazılıp boynuna takılır. İşini bilen hoca bahşişini aldığı gibi bir de kuzu ister. Onu da yollarlar. Gel zaman git zaman hayvan iyileşir. Birden Ağanın aklına muska gelir. Köpeğin boynundan çıkarır ve açar. Aynen şu satırlar yazmaktadır:
Muska yazdım ağanın itine. Kavuştum kuzu etine. İyileşirse şeyime, iyileşmezse bilmem neme"...
Unutmadan bir ilave yapayım. Bu süre içerisinde veterinerin yazdığı ilaçlara hiç ara verilmemiştir.
Farklı inanışlar
Museviler evlerine, boyunlarına ve kollarına 'el' asarlar. Eski Roma'da nazara karşı en önemli koruyucu sarmısaktır. Çocukların şapka başlıklarının altına-üstüne sarmısak dişleri takılırdı.
Tüm dinlerde en önemli batıl inanış, uğurlu ve uğursuz sayılar ile günlere inanmaktır. Bu tip batılların başlangıcı yazının icadından daha eskidir. "Her ayın ilk gününün uğurlu sayılması" tek müşterek yargıdır diyebiliriz.
Osmanlıda Pazartesiler çok sevilmiştir. Bugünde seyahate çıkmak uğurlu sayılırdı. Pazartesi doğan çocuklara hep olumlu gözle bakılırdı. Hristiyanlar Cuma gününü uğursuz sayarken, Osmanlı Çarşamba'yı pek sevmezdi.
Almanya'da yakaladığım bir takıntıyı dile getirmek istiyorum. Tercüman'ın yurt dışı baskılarında çalışırken gözlemlemiştim. Bavyera'da nikâh için Cuma günü tercih edilmiyor. Silahlı Kuvvetlerde dahi Cumaları eğitim yok. İşte size kendilerini çağdaş sayanların batılı.
13'ün hikâyesi
Museviler, iki akraba aileyi aynı evde oturtmazlar. Osmanlı 4 sayısını kutsal sayardı. 7 de tercih edilirdi. Hristiyanların 13'ü uğursuz sayma nedeni "İsa'nın 13. havarisinin ihanetine bağlanır". Hangi otelde hangi asansörde, 13 rakamını gördünüz? Hatta bir ziyafette kim 13. olmak ister. Demek ki Bülent Ersoy bu saplantısında haklı!
Tabiat olayları
Ay ve Güneş tutulmalarının insanlar üzerindeki etkisinin değişmediğini bugün bile görüyoruz. Çin'den Afganistan'a pek çok ülkede tutulmalar sırasında havaya ateş açanların sayısı tahminler ötesi. Doğu'da kazara bir kehanet gerçekleşti mi istisnasız herkes buna inanır. Doğruluğu konusunda yeminler edilir. Tutmayan on binlerce kehanet akla bile getirilmez.
Size bir de itirafta bulunacağım. Batıl inançların en önemli savunucuları kadınlardır. Bir kere inandılar mı, caydırmak mümkün değildir. Erkekler, Ataninelerinin anlattığı hikaye ve peri masallarına şüpheyle bakar. Belki de erkeklik gururu denen şey yüzünden böyle davranırlar.
Bitirirken, batıla inanmayın desem de, siz mutlaka bildiğinizi yapacaksınız. Kulağınızı çekecek, tahtaya vuracak, poponuza çimdik atacaksınız. Delikanlı olduğum günlerde bile, epey okunmuş su içip, pirinç yuttuğumu bilin. Pek çoğunda da bu sınavlardan çakmış olarak çıktım!