Batı, PKK’dan vaz mı geçti?

Batı, kendi kültüründen, tarihinden, düşüncesinden, hatta soyundan gelmeyen toplumlara karşı her zaman mesafeli olmuştur. I.Dünya Savaşı’ndan sonra İngiltere’nin başını çektiği ülkeler, sınırları geniş imparatorluklar yerine; kontrol altında tuttukları, sömürge devletlerini piyasaya sürdüler.

Türkiye de hedefte olan ülkelerden biriydi. Osmanlı’nın yönetim kademesinde başlayan çözülme ve beraberinde yapılan anlaşmalarla imparatorluk işgal ediliyordu. Anadolu’da başlayan milli mücadele, emperyalist planları sekteye uğratmıştı. Osmanlı’nın yerini alan genç Türkiye Cumhuriyeti, tüm sömürge ve manda girişimlerini rafa kaldırıyordu.

Ancak Türkiye üzerindeki sömürgeleştirme girişimleri sona ermemişti. II.Dünya Savaşı’nın patlak vermesiyle, Türkiye üzerinde kurgulanan planlar erteleniyordu.

1968’de Batı Avrupa’da başlayan öğrenci hareketleri ve Soğuk Savaş sürecinin Türkiye’ye yansıması terör eylemleri şeklinde oluyordu. Avrupa’da öğrenci hakları ve eşitlik çerçevesinde ilerleyen öğrenci hareketleri Türkiye’de; adam öldürme, gasp, yol kesme, üniversiteleri işgal etme ve milli devlete savaş açmaya dönüşmüştü.

Bu sırada siyasi belirsizlikler ve kaos ortamı sürekli pompalanıyordu. Kıbrıs sorunu, ASALA terör örgütü, öğrenci olayları derken devreye ABD onaylı 80 darbesi sokulmuştu. Türkiye normalleştiğini sanarken, dışa bağımlılığı giderek artıyor, kültürel norm ve değerleri tahrip ediliyordu. Bu dönemden itibaren siyasal İslam hareketleri çok daha yaygın ve teşkilatlı bir kimliğe bürünecekti.

O yıllarda dikkat çekmeyen bir diğer olay ise PKK’nın ortaya çıkışıydı. Ankara’da Kürtçülük düşüncesiyle hareket eden (kimselerin farkında olmadığı) bir grup üniversiteli Güneydoğu ve Doğu Anadolu’ya giderek propagandaya başlamışlardı. İlk saldırılarını ise “Ağalığa savaş açıyoruz” propagandasıyla bölgenin en güçlü grubu Bucak aşiretinin liderleri Mehmet Bucak’ın evine bomba atarak yapmışlardı.

80 Darbesine kadar, İngiltere’nin kontrolünde bulunan Filistin’deki İslamcı örgütlerin içinde eğitim aldılar. Bombalamayı, suikastı, gaspı, saklanmayı öğrenip profesyonel bir terör örgütü haline dönüştüler. Darbeden bir yıl önce Abdullah Öcalan dahil PKK’nın tüm yöneticileri Suriye sınırından yürüyerek çıktılar.

Darbeye kadar resmi kayıtlara göre 242 kişiyi öldürmüşlerdi. PKK-APOCULAR davası kapsamında 1981 yılında 2331 örgüt üyesi yargılandı. Ancak tepe yöneticiler Suriye’de örgütü genişletiyorlardı. Türk diplomatlara yönelik bombalama ve suikast tipi saldırılarıyla tanınan Ermeni terör örgütü ASALA ise 1982 yılında PKK’ya katıldığını açıklıyordu.

Bu sırada Türkiye’deki terör örgütleri ortadan kalkmış, sadece PKK varlığını sürdürüyordu. 80 darbesiyle birlikte birçok sol örgüt yöneticisi gibi PKK’nın kafa ekibi de Avrupa’ya kaçmış; Fransa, İngiltere, Belçika, Almanya, Hollanda gibi ülkeler teröristlere kucak açmıştı. Türkiye, kurulan tezgahın hala farkında değildi.

Batı’nın, Türkiye üzerindeki planı artık tek ayaklı hale gelmişti. Amaç, Kürt ayaklanması çıkararak ülkeyi bölmekti. Ancak hesaplayamadıkları konu Türkiye’nin sandıkları Ortadoğu ülkelerinden çok daha dirayetli olmasıydı. Çünkü milli devlet yapısı her seferinde baskın geliyordu.

1999 yılına kadar; yaktılar, yıktılar, öldürdüler… Yüz milyarlarca dolarlık ekonomik kayba neden oldular… Bu sırada ise Türkiye’ye kurtuluş anahtarı olarak “AB’ye tam üyelik” hedefini getirdiler.

Öcalan yakalandı, örgüt bir anda tüm silahlı unsurlarına “ateşkes” emri verdi. AB’li yetkililer devreye girip, siyasilerin dirayetsiz tutumuyla idamı engellediler. PKK’ya bitirici operasyonlar yapılmadı.

2002 sonrasında İmralı, Öcalan için adeta irtibat bürosu haline geldi. KCK’yı Avukatları aracılığıyla ilan etti, Türkiye’yi kan gölüne çevirdiler. Önce BDP’yi sonra HDP’yi oradan kurguladı… Bu yaptıkları karşılığında kendisine her seferinde yeni bir ödül verildi, odaları genişletildi, doktorları artırıldı, çalışma odası verildi, yemekler çeşitlendirildi, kütüphane yapıldı, televizyon bile verdiler. Bunlar da yetmeyince asker katili teröristleri yanına arkadaş diye gönderdiler.

Şimdi HDP’ye operasyon yapılıyor. Kanla doğan ve kansız yaşam imkanı bulunmayan örgütün siyasi uzantıları çökertiliyor.

Eğer ki, şüpheye düşülür, kamuoyunda baskı oluşur, Batı ayağa kalkarsa bilin ki PKK’dan vazgeçilmemiştir!

Yazarın Diğer Yazıları