BASİSEN ve perde!.. (26 Mart 2012)
John Major. Britanya’nın en parlak devlet adamı. 18 parlak yıldan sonra partisinin oyları düşünce John Major, İngiliz Muhafazakar Parti’den istifa ederek köşesine çekildi. İstifasından sonra tarihi bir konuşma yaptı: “Perde inince sahneyi terk etmek lazım!”
Bu kültür, anayasal monarşi ile yönetilen İngiltere’de siyasetin çalışmasına büyük katkı sağlamaktadır. Gelelim tam demokrasi ile yönetilen Türkiye’ye. Son nefesine kadar politika yapan ya da yapmaya çalışan siyasetçiler ve babadan oğula geçen miras gibi koltuklar.
Sonuç olarak demokratik Türkiye’nin siyasi kültürü ortada. Bu koltuk sevdası sadece siyasette olmuyor. Kısır döngü Türk sendikacılığında da var. 25-30 yıl başkanlık yapan sendikacılar. Perde inmesine rağmen sahneyi terk etmeyen başkanlar ve Türkiye’nin sendikacılık karnesi ortada. Üstelik başarısız icraatlar ortada iken kim tarafından verildiği bilinmeyen “duayen” unvanları. 50 yıl sendikacılık yapan ve görevi bıraktıktan bir yıl sonra vefat eden Sağlık-İş Sendikası Başkanı Mustafa Başoğlu. Rahmetli görevi boyunca üyeleri tarafından hep eleştirilmiştir. Ancak hep başkan olarak kalmıştır. Ancak başkan olarak ölmedi.
Ölenin arkasından konuşulmaz felsefesiyle hayatta olanların yüzüne konuşmakta yarar var. 1 yıldır bankacıların sorunlarıyla ilgili yazılar yazıyorum. Her gün en az 20 bankacının derdini dinliyorum. Sorun büyük. Üstelik her geçen gün daha da büyüyor. Sektörün sadece bir kesimi sendikalı. 30 bine yakın çalışan. İşte bu beyaz yakalı emekçiler 1 Nisan’da toplu iş sözleşmeleri var. İş Bankası, Yapı Kredi Bankası, Halk Bankası, Şekerbank, Bank Mellat, Türkiye Bankalar Birliği, Anadolu Hayat Emeklilik, Anadolu Sigorta, Arap Türk Bankası, ve Milli Reasürans çalışanları adına pazarlığı BASİSEN yani Banka ve Sigorta İşçileri Sendikası yürütecek.
BASİSEN’in başında 28 yıldır aynı isim var. Duayen Metin Tiryakioğlu. BASİSEN’den üyelerinin şikayeti bitmek bilmiyor. Banka çalışanları maaştan çok, ağırlaşan çalışma şartlarından şikayetçi. Keyfi uzatılan mesai saatleri ve bitmek bilmez hedef baskılarına karşı kayıtsız kalmakla suçluyorlar sendikalarını. Bu hafta başlayacak olan pazarlık görüşmelerinde masaya bu sorunun da getirilmesini istiyorlar. Sendikanın en büyük eylemi 3 gazeteye şikayet ilanı vermek oldu. Sendika adını, hep futbol turnuvaları ile duyurdu. Bu turnuvalarda goller hep bankacıların kendi kalelerine atıldı. Üyeler artık icraat istiyor. Dünya standartlarında bir sendikal eylem ve sonuç istiyorlar. Bankacılar yüzde 1-2’lik maaş artışı için pazarlık yapan bir sendikadan çok, her türlü dertleri ile ilgilenen ve etkili sendika istiyorlar. Tiryakioğlu’nun pazarlık masasındaki tavrını sadece üyeleri değil, tüm bankacılık sektörü çalışanları merak ediyor.
D uayen Tiryakioğlu artık bankacıların ne istediğini en azından bizim aracılığımızla öğrendi. Bir de bankacıların istemedikleri var. İşte bir BASİSEN’li bankacının istemediği:
“Bana artık maaşım sorulduğunda utana sıkıla almadığım bir tutarı ya da asgari ücret demeyi ya da ortalamam aslında daha fazla deyip rencide olmayı istemiyorum. Müşteri ziyaretine gittiğimde ya da müşteri bankaya geldiğinde bana 500 TL’ye çalışıyorsun deyip rencide etmesini istemiyorum. Saat kaçta çıkıyorsun dediklerinde belli olmaz demek istemiyorum. Kurum ziyaretine gittiğimde tavacı, tencereci muamelesi görmek istemiyorum. Ailemden biri rahatsız olduğunda iş yoğun gelemem demek istemiyorum. Hakkım olan yıllık iznimi üç-beş parçada almak istemiyorum. 21.Yüzyıl’da, bankamda internete girmek istediğimde bu sayfaya erişim yasaklanmıştır uyarısı almak istemiyorum. Severek girdiğimiz ve severek işimizi yaptığımız bu bankada, insanca ve yaşanabilir bir gelir düzeyine sahip olabilmek için kişisel tepkimdir.”
Artık sözün bittiği noktadayız. Şimdi sahnede BASİSEN ve onun başkanı Metin Tiryakioğlu var.