Başbakanın hafızası ve nezaketi (!)
Başbakan Erdoğan, “Anayasa’nın ilk üç maddesi ortak paydamızdır” dedikten sonra; “...efendim, resmi dil Kürtçe olacakmış, ikinci dil Kürtçe olacakmış... Yok böyle bir şey. Kim söyledi bunu? Tayyip Erdoğan mı söyledi? Beşir Atalay mı söyledi? Hangi sözcümüz böyle bir şey söyledi? Yalan söylüyorsunuz, yalan! Yok böyle bir şey...” (Grup konuşması, 12. 01. 2010)
Sayın Erdoğan’ın hafızasını tazelemeden önce, PKK meselesiyle ilgili olarak temel bir tespitte bulunmak istiyoruz. O da, bin yıllık egemenliği sonlandırıp, yerine “İki kimlikli-iki dilli” bir rejimin kurulmasıdır. İlk hedef budur ve her şey bu amaçla yapılmaktadır.
Eğer ülkemizde yaşanan terör saldırılarından iç-dış mutabakatlara, Türk Milletinin bir etnik grup sayılmasından milli kimliğin “vatandaşlık” yapılmasına, yetkililerin süslü konuşmalarından PKK ve yandaşlarının demokrasi ve kardeşlik taleplerine, “Açılım” paketlerinden örgütün çözüm önerilerine kadar ne varsa hepsi, bu temel tespitten soyutlanarak ele alınırsa, gerçeği görmek asla mümkün olmaz. İç ve dış aktörlerin niyetleri ve yaptıkları boşlukta kalır. Bu hatırlatmadan sonra hafıza tazelemesine ve konuya dönebiliriz. Söze sayın Erdoğan’ın şu meşhur Kürt raporundan başlayalım. Orada aynen şöyle deniyor:
“Anadilde eğitim haklarını verelim.
Türkiye’de dileyen herkesin kendi anadilinde eğitim-öğretim yapabilmesini savunmak... Türkiye’de Kürt kimliğinin tanınması ve Kürt kültürünün geliştirilmesi için engelleyici tüm yasaların kaldırılması gerektiğini, Türkiye’de resmi ideolojisi ırkçı, asimilasyoncu ve baskıcı olmayan, Türkiye’de yaşayan herkesin eşit siyasal, sosyal ve kültürel haklar temelinde gönüllü bir birlikteliğini esas alan yeni bir hukuk devleti anlayışını ön plana çıkartmak. Ülke bütünlüğünü bu gönüllü kardeşlik temelinde savunmak.” (18.12.1991 Kürt Raporu)
Bu mahut rapordaki “anadilde eğitim” ifadesinden neyi anlamalıyız? Böyle bir uygulama yapılırsa, devlet iki dilli olmaz m? Devletin iki dili varsa, buna iki resmi dil denmez mi?
O kadar uzağa da gitmeyelim. Devlet kurumu olan TRT-6, 1 Ocak 2009’da Kurmanç lehçesiyle yayıma başlayınca, bu tarihten itibaren resmi dil ikiye çıkarılmış olmadı mı? İlla, “ey ahali, duyduk duymadık demeyin, Kurmançca resmi dil yapılmıştır” diye tellal mı çağıracak?
Yine meşhur “PKK açılımı” paketindeki gibi partilerin ana dillerde propaganda yapması serbest bırakılırsa, aynı durum olmayacak mı? Devletin okullarında Kurmançca seçmeli ders olursa, üniversitelerde bu lehçeden bölümler açılırsa, vatandaşlara ana dil öğretmek için, devlet eliyle kurslar açılırsa bunların sonu nereye varır?
Anayasamızın 42/9’uncu maddesindeki, “Türkçe’den başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına ana dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez.” hükmü orada dururken, buna da meydan okunuyor. Acaba ne için? AB de, 2000 ve 2003 Katılım Ortaklığı Belgesi ile de, ana dilde eğitim istiyor.
Sadece bu örnekler bile iki dilli devlet yapısına geçişi göstermeye yeter de artar bile.
Bütün bunlar yapılınca, Sayın Erdoğan’ın “Anayasa’nın ilk üç maddesi ortak paydamızdır” sözünün de bir anlamı kalmıyor. Anayasamızın değiştirilemez dediği 3’üncü maddesi “Devletin dili Türkçe” emrini veriyor, ama hem bu hükmü, hem de “ortak payda” denilen temel değer hiçe sayılabiliyor.
Sonra da bu gerçeklere dikkat çekenler yalancılıkla suçlanabiliyor. Pes doğrusu.
Daha da vahim bir örnek verelim. Hükümetin hazırlayıp parçalar halinde TBMM’ye sevk ettiği “PKK Açılımı”nın birinci maddesinde aynen, “Üniter devlete aykırı olmayacak: Atılacak tüm adımlar Anayasa’nın ilk 3 maddesinde çizilen çerçeve içinde kalacak. Üniter yapıya aykırı hiçbir değişiklik pakete konmayacak.” deniliyor.
Cemil Çiçek; “...bulunacak çözüm, Anayasa’nın ilk 3 maddesinde ifade edilen çerçevede, üniter devlet yapısı içinde olacaktır.”, Ahmet Türk, “...üniter devlet yapısı içinde, birlik beraberlik ve kardeşliği esas alan bir anlayışla çözüm arıyoruz.” Bebek katili Öcalan da, “Milli devlete hayır, üniter devlete evet” şartını ileri sürüyor.
Anayasanın ilk 3 maddesi ve 2. maddede işaret edilen Başlangıç kısmı ilkelerinde, devletimizin yapısı hem milli, hem de üniterdir.
Hafızalardaki gerçekler böyle. Nezaket konusunu ise, sahibine bırakalım.