Başbakan rasyonel davranmadı?
Sosyal, siyasi ve ekonomik konjonktür bir saatte değişebiliyor. Bugün gelişen ve büyüyen sosyal medya da söz konusu konjonktürel değişmeleri herkesin anında yaşamasına imkan verdi.
İran’da Facebook ve Twitter gibi sosyal ağ sitelerinin yanı sıra gmail ve hotmail gibi mail servisleri üzerinden e-posta göndermek de yasaktır. Ancak herkes şifreleri kırmanın yolunu bulmuş. Yine İran’da içki yasağı var... Fakat çoğu aile, evinde daha çok içki içiyor. Belki yasak olmasa İran’da daha az içki içilecek.
Türban yasakları olmasaydı, AKP iktidarı da olmazdı. Türbanlı yaşam tarzına özgürlük diyerek, toplumun yüzde 60’ının yaşam tarzına müdahale etmenin dayanılmaz yanlışlığı, elbette bir toplumsal birikime ve sembolü Gezi Parkı olan bir toplumsal harekete dönüşecekti.
Bu toplumsal tepkiyi, Başbakan yanlış değerlendiriyor. Tepki gösteren yalnızca sokaktaki insanlarla sınırlı değildi. Evde zorunlu olarak kalan ev hanımları ve yaşlılar da sabaha kadar tencere çalarak, ışık yakıp söndürerek eyleme destek verdiler. Gönüllü doktorlar, hemşireler eylemlere katılarak görev yaptılar. Bazı şirketler bedava gaz maskesi dağıttı.
TÜSİAD, “Taksim Gezi Parkı’nda başlayan ve gelişen gösterilere olağanüstü orantısız güç kullanımı ve hoşgörüsüz müdahale, kamu vicdanını yaralamakla kalmamış, toplumsal uzlaşma arayışında moral bozucu olmuştur” şeklinde tepki gösterdi. Cumhurbaşkanı ve bazı hükümet üyelerinin de Başbakandan farklı düşündükleri ortaya çıktı. Yurt dışında, hemen hemen her ülkede aynı tepkiler ortaya çıktı.
Bütün bu insanlar ve bu kuruluşlar Başbakanın dediği gibi çapulcu mu?Ayrıca, bu hareketin halkın yaşam tarzına yapılan müdahalelere karşı yapıldığı, bir siyasi partinin veya bir ideolojinin parçası olmadığı da artık iyice anlaşıldı. Yine illegal örgütlere de bizzat toplum tarafından izin verilmediği de görüldü.
Siyasi iktidarın, insanların yaşam tarzına müdahaleyi, toplum refahını bozacak kadar tırmandırması, aynı zamanda ekonomik çıkmazlara da yol açabilecektir.
1- Toplumsal huzur ve toplumsal refah, ekonomik anlamda en fazla fayda ve maliyet yaratan, insan verimliliğini etkileyen, iktisadi gidişatı etkileyen bir olgudur. Siyasi iktidarın ve özellikle Başbakanın bir zamanlar savundukları halkın değerlerini ve özgür inançlarını, kendi inanç çizgisine sokma inadından vazgeçmeleri gerekir.
2- Bazı olumsuz ekonomik balonlar, küçük bir kıvılcımla patlayabilir. Borsa bunların başındadır. Dünyanın en hızlı artan borsası, aynı hızla düşebilir. Mamafih yalnızca dün ilk seansta Borsa hızlı şekilde değer kaybetti... Altın fiyatları ve döviz kurları arttı.
3- Döviz sorunu halen Türkiye’nin yumuşak karnıdır. Olaylar sırasında bir kısım turist İstanbul’u terk etti. İçki yasağı, yaşam tarzına müdahale, otoriter yönetim gibi uygulamalar turizme zarar vermiştir. Oysa ki Türkiye’nin tek döviz geliri turizm sektöründendir. 2012 yılı turizm geliri olmasaydı, cari işlemler açığı 25.5 milyar dolar daha fazla olacaktı. Kaldı ki Merkez Bankası verilerine göre, Türkiye’nin net uluslararası yatırım pozisyonu açığı 434 milyar dolara yükselmiştir. Toplumsal huzursuzluk, sıcak parayı kaçırırsa, Merkez Bankası’nın döviz rezervleri krizi önlemeye yetmeyecektir.
Acaba bu kadar ekonomik, sosyal maliyeti, Taksim’de yapılacak Topçu Kışlası karşılayacak mı? Siyasi maliyetin ne olacağı henüz açık değil... Ancak bu defa AKP’ye oy verenlerden bir kısmı da bazı MHP’liler de halkın büyük çoğunluğu içinde yer aldılar. Çok belli ki toplum, Cumhuriyet değerleri olarak 80 yıldır kazandığı yaşam tarzını, Başbakan’ın öngördüğü doğrultuda değiştirmek istemiyor.