Başbakan mı, Merkez Bankası Başkanı mı haklı?
Başbakan faizler düşerse enflasyon da düşer diyor. Bunun nedenini Ekonomi Bakanı Zeybekçi açıkladı; “Türkiye’de yaşanan enflasyon maliyet enflasyonudur... Maliyet enflasyonuna katkı veren şu an faizlerdir. Başbakanın şikâyetini haklı buluyorum” dedi.
Buna karşılık Merkez Bankası Başkanı da “Bu dönemde yüksek faiz enflasyonu aşağı çekiyor” diyor.
Yasaya göre Merkez Bankası aynı zamanda Hükümete danışmanlık yapar. Sonuçta bu tür tartışmalar, ekonomi yönetimi içinde olur ve Merkez Bankası para politikasını açıklar, ekonomi yönetimi de istikrar politikasını açıklar. Kaldı ki Merkez Bankası Meclis’te Plan Bütçe Komisyonu’na brifing vererek bu politikaları ve gerekçelerini açıklıyor.
Başbakan bu işi neden kamuoyu önünde ve Merkez Bankası Başkanı’nı suçlayarak tartışıyor... Zira bu durum Türkiye’nin riskini artırıyor ve ülkeye olan güven azalıyor. Buna rağmen Başbakan bu tartışmaya neden giriyor?
Bazı yorumlara göre Başbakan, Merkez Bankası Başkanı’nın Gülen grubuna yakın olmasından şüpheleniyor. Bir tahmin de faiz bankacılığı yerine katılım bankacılığını ön plana çıkarmak istiyor.
Gerçekte ise Başbakan’ın ve onun adına konuşan Ekonomi Bakanı’nın düşük faizin enflasyonu düşüreceği şeklindeki iddiaları doğru değildir...
Yüksek faiz elbette üretim maliyetlerini etkiler. Ne var ki yatırım, üretim ve pazarlama maliyetlerini etkileyen banka kredi faizleridir. Şu anda bankalar işletmelerin kullandığı taksitli kredi faizi için masraflar hariç yıllık yüzde 21, ipotekli ve teminatlı kredileri ile BCH kredileri için yüzde 19 faiz alıyorlar. Merkez Bankası faizi indirse de çıkarsa da bankalar aynı faizi alıyorlar. Mamafih geçen sene Mayıs ayı ile bu sene Mayıs ayı arasında MB haftalık repo faizlerini değiştirdi ve fakat bankalar kredi faizlerini değiştirmedi. MB faizleri indirdikçe, bankaların kârı artıyor. MB faizleri artırdıkça bankaları kârı azalıyor.
Üretim maliyetleri söz konusu olduğu için, işletme kredilerinde reel faiz hesabı için yurt için üretici fiyat artışını kullanmak gerekir. Mayıs ayı yıllık üretici fiyatları yüzde 11.28 arttı. Demek ki işletmeler geçen sene yüzde 21 faizle kullanmış oldukları banka kredileri için son bir yılda yüzde 8.7 reel faiz ödediler. Bu reel faiz yüksektir. Ancak bunu önlemenin yolu bankaların spekülatif faiz almalarını ve monopolleşmesini önlemektir. Bunu önlemek de Anayasanın 167. maddesi gereği siyasi iktidarın görevidir.
Öte yandan Merkez Bankası’nı geçen sene Mayıs ayında ilan ettiği ve gösterge faiz oranı olan haftalık repo faizi yüzde 7’dir. Bu sene Mayıs ayında yıllık TÜFE oranı yüzde 9.66 oldu. Demek ki reel faiz oranı yüzde eksi 2.42 oldu. Bu şartlarda eksi olan reel faizleri sıfırlamak için MB’nin nominal faizleri artırması gerekiyordu. Bu sene eğer enflasyon yüzde 9 veya 10 dolayında olursa, demek ki halen yüzde 9.5 olan haftalık repo faizleri de yaklaşık sıfır düzeyinde kalacaktır.
Eksi faiz, satın alma gücünün azalması demektir. O zaman kimse tasarruf etmez. Harcamayı tercih eder. Bu nedenle “eksi reel faiz, cep yakar” diyoruz. Tüketim artarsa, tasarruf azalır. Talep enflasyonu olur. Yani MB Başkanı teknik olarak doğru söylüyor.
Ancak her ikisi de yaşamakta olduğumuz kronik enflasyonun yalnızca para ve faiz politikası ile çözülmeyeceğini bilmiyor. Kronik enflasyon, devletin daha pahalı mal üretmesi kaynakları daha pahalı kullanması, bürokrasinin yüksek olması, piyasada oligopol ve monopol yapıların olması, ülke riskinin yüksek olması ve siyasi belirsizliklerin yaşanması ile ortaya çıkmıştır. Çözümü de bu bağlamda düşünmek gerekir.