Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Armağan KULOĞLU
Armağan KULOĞLU

Barzani hamlelerine dikkat

Süper güçler, bölge ülkeleri ve özellikle Türkiye, Suriye sorununa odaklanmışken Barzani, bir taraftan yönetimini güçlendirerek bağımsızlık yolunda hamleler yapmakta, diğer taraftan da nüfuz alanını daha da genişleterek bölgedeki tüm Kürtlerin liderliğini üstlenmeye ve hayallerindeki Büyük Kürdistan’ın oluşumuna ortam hazırlamaktadır. Bu konuda özellikle ABD’den hem resmen, hem de düşünce olarak destek almaktadır.
Bu kapsamda Barzani, geçen hafta ABD Başkan Yardımcısıyla görüşmek üzere Washington’a gitmiş ve yapılan görüşmeye beklenmedik bir şekilde Obama da katılmıştır. Barzani ayrıca ABD Dışişleri ve Savunma Bakanlarıyla da görüşmelerde bulunmuştur. Yapılan resmi açıklamada ABD’nin, federal, demokratik ve birleşik Irak’la stratejik ortaklığı bağlamında, Irak’ın kuzeyindeki bölgesel yönetim ve Kürt halkıyla yakın ve tarihi ilişkilerine olan bağlılıklarını yeniden teyit ettiği belirtilmiştir.

***


Barzani’nin Obama tarafından kabul edilmesi ve devlet başkanı gibi davranılması, Kürtlere özel ilgi duyulduğunun işareti olarak algılanmaktadır. Ayrıca kendisine gösterilen bu itibar, sadece Irak Kürtleri için değil, aynı zamanda bölgedeki diğer Kürtler için de önem taşımaktadır. Barzani’nin bağımsızlık için sürekli olarak ABD’nin nabzını yokladığı ve yeşil ışığı gördüğü anda bunu ilan edeceği değerlendirilmektedir.
Barzani defalarca Kürtlerin kendi kaderini tayin etme hakkının bulunduğunu söylemiş ve özellikle geçtiğimiz Nevruz’daki açıklamasında, bir gün müjdeyi vereceğini ifade etmiştir. Barzani bu konuda her türlü fırsatı değerlendirmeye çalışmaktadır. Bu fırsatlardan birini de Suriye’deki karışıklıklar olarak görmekte ve Suriye’ye bir şekilde müdahale edilmesini beklemektedir. Suriye’deki Kürtlere her türlü desteği verebileceğini söyleyerek bu konudaki niyetini de açığa vurmuştur.

***


Barzani, Suriye’ye dışarıdan yapılması muhtemel bir müdahalede veya yeni bir düzenlemede, Suriye’nin toprak bütünlüğünün bozulacağı, kuzeydeki ve özellikle Kamışlı bölgesindeki Kürt gruplara özerklik verilebileceği ve bölgenin kontrolünün de kendisine devredileceği beklentisi içindedir. Böyle bir gelişmenin, Büyük Kürdistan’ın ikinci ayağının oluşması anlamına geleceği bilinmektedir.
Suriye’nin toprak bütünlüğü önem arz etmektedir. Herhangi bir müdahaleyle veya müdahale olmaksızın iç dinamiklerin kışkırtılması ve beslenmesiyle çıkabilecek iç çatışmaların mezhep çatışmasına da dönüşebileceği hesaplanmalıdır. Çatışmaların Suriye’yle sınırlı kalmayacağı bölgeye yayılabileceği de dikkate alınmalıdır. Çatışmalardan veya çatışma olmaksızın dış destekli yeni düzenlemelerden dolayı bölünmeler doğacağı da düşünülmeli, hem Barzani’nin, hem de Batı’nın, Orta Doğu’da sınırların değişmesi gerektiği düşüncesine fırsat verilmemelidir.

***


Irak’taki gelişmeler de iç açıcı değildir. Maliki, Şii olduğundan İran tarafından da desteklenmektedir. Barzani, Maliki hükümetiyle sorunlar yaşadığını beyan etmekte, hatta bunu fırsat bilerek gerilimi desteklemekte ve böylelikle bağımsız hareket etmenin zeminini hazırlamaya çalışmaktadır. BDP eş başkanı da Irak’ın bölünmesiyle bağımsız Kürdistan’ın kurulacağını, Suriye’de de özerk Kürdistan oluşabileceğini, İran’da zaten mevcut olduğunu, bu durumda Iğdır’dan Hatay’a, Türkiye’nin tüm güney sınırının Kürdistan olacağını söylemiştir.
Bütün bunlara bir de Graham Fuller’in, Kuzey Irak’ta kurulacak bağımsız Kürt devletinin Türkiye’ye entegre olacağını ve bu entegrasyonun başkentinin de Diyarbakır olacağını söylemesini de ilave ettiğimizde resim tamamlanmış olmaktadır.

***


Bu durumda içeride ve sınır ötesinde PKK terörü ile mücadele etmeye devam edilmeli ve mutlak anlamda etkisiz hale getirmelidir. Bölücü olan hiçbir unsurla müzakere edilmemelidir. Bölücülüğe yol açacak hiçbir taviz verilmemeli, bölge ülkelerinin toprak bütünlüğünün muhafazasına önem verilmelidir.
Oluşabilecek her türlü olumsuzluklardan dolayı Suriye sorununa, daha serinkanlı yaklaşılmalı, Türkiye’nin güvenliğine yönelik doğrudan bir tehdit olmadıkça her türlü müdahale hevesinden kesinlikle vaz geçilmelidir. Suriye’de Esad düşerse, onu destekleyenler tarafından buna Türkiye’nin sebep olduğunun söyleneceği, kalırsa Türkiye-Suriye ilişkilerinin kötü olacağı, dolayısıyla öyle de böyle de olumsuz bir durum ortaya çıkacağı düşüncesiyle politikamızı ve stratejimizi yeniden düzenlememiz gerekli görülmektedir. Fırsat bekleyenlere karşı da müteyakkız olunmalıdır.

Yazarın Diğer Yazıları