“Barış süreci” ifadesi yanlıştır
Terörün sona erdirilmesi, anaların ağlamaması, barışın gelmesi söylemleriyle propagandası yapılan ve “Barış Süreci” olarak adlandırılan süreç devam etmektedir. Yöntemin ve söylemlerin yanlışlığını ortaya koyanlara, bölücü terör örgütü temsilcileriyle bölücü siyaset yapanların isteklerinin yerine getirilmesinin hatalı olduğunu söyleyenlere karşı da baskı oluşturulmaya çalışılmaktadır. Onlar, barış istememekle, kan dökülmesinden hoşlanmakla itham edilmekte, ağır bir şekilde suçlanmakta, hatta korkutularak sindirilmeye çalışılmaktadır.
***
“Barış” sözcüğü yanlış bir ifadedir. Barış olması için savaş olması ve bu savaşta da tarafların bulunması gerekir. Eğer ortada bir savaş varsa tarafları kimdir? Türkiye Cumhuriyeti Devleti’yle PKK terör örgütü mü? Türklerle Kürtler mi?
Devlete karşı PKK’yı taraf olarak kabul ederseniz, terör örgütünü resmen tanımış ve muhatap olarak kabul etmiş olursunuz. Böyle bir durum söz konusu dahi olamaz. Türklerle Kürtleri taraf olarak kabul ederseniz, bugüne kadar kardeş bildiğimiz ve hiçbir şekilde ayırt etmediğimiz milletimizi, birbirine karşı düşman olarak ilan etmiş ve bölmüş olursunuz. Bu durum da kabul edilemez.
Barış olması için bunların savaş içinde olduğunu kabul etmeniz, savaşın sona ermesi için de ateşkes ilanı ve mütareke yapılması gerekmektedir. Daha sonra da şartlar müzakere edilerek barış tesis edilir. Eğer yürütülen sürecin sonucunda barışın tesis edileceğini söylerseniz, eylemsizlik ve çekilmeyi, ateşkes ve mütareke, bundan sonraki safhayı da müzakere olarak kabul etmek durumunda kalırsınız. Bu nedenle barış sözcüğünün yanlışlığını ve sürdürülen yöntemin de hatalı olduğunu ifade etmekte yarar görmekteyim.
***
Yönetim tarafından sadece PKK’nın sınır ötesine çıkışı üzerinde durulmaktadır. Bunun yöntemini ve TSK’nın bu safhadaki tartışılan muhtemel hareket tarzını da yapılan açıklamalara rağmen, kabullenmekte ve içimize sindirmekte de güçlük çekilmektedir. Çekilmeden sonraki durumun ne olacağı ise yönetim tarafından belirtilmemekte, süreç, safhalar halinde Öcalan, PKK yönetimi ve BDP temsilcileri tarafından açıklanmaktadır. Bu nedenle sürecin, özellikle PKK tarafından yönlendirilmekte olduğu algısı doğmaktadır.
PKK’nın, söylenenleri dikkate almayarak, silahlı olarak çekilmesi, çekilmenin tamamlanmasından sonra Irak’ın kuzeyinde yerleşeceği kamplarda yeni katılımlar ve eğitimle gücünü artıracağını açıklaması, Türkiye’deki anayasa çalışmalarının, yasal reformların, yerel yönetim düzenlemelerinin kendi beklentileri istikametinde gelişmesini takip edeceklerini belirtmeleri bu algıyı güçlendirmektedir. Ayrıca korucu sistemi ve özel kuvvet yapısının sona erdirilmesini talep etmesi, PKK’nın kendisini güvence altına alması olarak değerlendirilmektedir. Uluslararası güçlerden destek istemeleri ise yeni oluşumun, uluslararası kabul görme düşüncesi olarak kıymetlendirilmektedir.
Karayılan’ın sürece yönelik açıklamalarının yanında, Türkiye’deki siyasetçilerle söz düellosuna girme teşebbüsleri de sürecin işleyişini silahlı güçle takip etmesinin yanında, yine silah gücüyle siyaset yapma niyetinin de bulunduğunu göstermektedir.
***
Terörün sona erdirilmesi için, mağlup olmuş bir devlet gibi davranılmasını gerektirecek bir durum bulunmamaktadır. Bunun yönetim tarafından da çok iyi bilinmekte olduğundan bir şüphe yoktur. İşte bu nedenlerle sürecin barış olarak adlandırılmasının yanlışlığı bir kere daha ortaya çıkmaktadır. Onun yerine “terörü bitirme süreci” demek daha doğru olacaktır.
Hangi sebeple olursa olsun bölücülere/Kürtçülere hoş görünmek için Türk, Türk Milleti, Atatürk, T.C. ve bunun gibi değerlerin yok edilmesine yönelik eylemlere ve bu konularda sürdürülen olumsuz propagandaya son verilmelidir. Türk Milleti onurludur. Türkiye Cumhuriyetinin varlığı, bütünlüğü, güvenliği ve Atatürk Milliyetçiliği anlayışıyla kavrayıcı ve birleştirici değerleri her düşüncenin üstündedir. Üniter devlet ve ulus devlet vazgeçilmez kavramlardır.