Bankaların yaptığı bini aştı (14 Mayıs 2013)

Artık hükümet de bankalarla baş edemiyor. Bankaların tefecilerle yarışan kredi faizleri ile müşterilerinden çeşitli adlar altında aldığı ücret ve komisyonlar, bazı bakanları da isyan ettiriyor. Söz gelimi, bankalara ‘insafsız ve vampir’benzetmesi yapan Bakan Çağlayan bir süre sonra daha da ağır bir ifade kullanarak “ahlaktan edepten yoksun bankalar bile varmış” şeklinde konuşmuştu.
Bakan Hayati Yazıcı faiz dışı gelir kalemlerinin 60’a vardığını, bunun için de komisyonsuz alış-veriş kartlarını düzenleyen yasa tasarısı hazırladıklarını bildirdi. Bakanlara günaydın demek gerekir. Çünkü bankaların halkı istismar etmesi yeni değil... Bugüne kadar bankaların istismarını önlemek için muhalefet tarafından birçok kanun teklifi verildi. 2008 yılında ben de üç teklif verdim. Yalnızca yeniden yapılandırma dışında hepsi, AKP milletvekilleri tarafından reddedildi.
Bankalar devletin verdiği imtiyazla çalışıyor. Herkes bankacılık yapamıyor. Yalnızca bu imtiyazın satılması, yüz milyon dolarlarla ifade ediliyor. Yine bankalar tahsil edemedikleri alacakları için, karşılık ayırıyor. Ancak sonradan bunları çürük alacak olarak vergi matrahından düşüyorlar. Bu imtiyazları veren devlet, bankaların spekülasyon yapmasına nasıl engel olamaz? Bankaların aldıkları 60 adet ücret ve komisyondan daha önemlisi, yatırımları engelleyen, tüketicileri zora sokan spekülatif kredi faizleridir. Bankalar, munzam karşılığı da koyarsak, yüzde 8 maliyetle mevduat alıyor, bunları işletme ve tüketici kredisi olarak, yüzde 15 ile yüzde 20 faizle, banka ve kredi kartlarında yüzde 27 ile yüzde 33 faizle veriyorlar. Yani ortalama yüzde 200 ile yüzde 400 arasında kâr elde ediyorlar.
Bunun büyük günahı siyasi iktidarındır. Çünkü siyasi iktidar, bankaların fahiş faiz almasına göz yumdu. Kredi faizlerini düzene sokamadı.
5464 sayılı, Banka ve Kredi Kartları Kanunu’nun 26. maddesine göre, kredi kartları faizini Merkez Bankası belirliyor. Yani banka ve kredi kartlarında yüzde 27 ve yüzde 33 faizi belirleyen Merkez Bankası’dır. Bütün bankalar da bu azami faiz üzerinden işlem yapıyor. Hükümet şimdi hazırladığı yasa tasarısında Merkez Bankası’na da düzen vermeli ve faizlere de sınır getirmelidir. 2008 yılında fahiş faizi önlemek için aşağıdaki kanun teklifini vermiştim:
Madde 1- 5464 Sayılı Kanunun 26. maddesinin üçüncü paragrafı aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir, “Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, azami akdi ve gecikme faiz oranlarını tespit etmeye yetkilidir. Belirlediği bu oranlar akdi faiz için en yüksek mevduat yıllık faiz oranı ve bu faizin yüzde 40’nın ilavesi ile bulunacak faiz oranından, gecikme faiz oranı ise en yüksek mevduat yıllık faiz oranı ve bu faizin yüzde 50 ilavesi ile bulunacak faiz oranından daha yüksek olamaz. Merkez Bankası tespit ettiği bu faizleri üç ayda bir ve yıllık basit faiz olarak açıklar.”
Bu teklifim AKP oyları ile reddedildi. Eğer yasalaşsaydı, şimdi bankalar akdi faiz olarak yüzde 9.8 faiz alacaklardı. Gecikme faizi olarak da yüzde 10.5 faiz alacaklardı. Yine de yüzde 22.5 ile 31 oranında kâr edeceklerdi.
Öte yandan dünyada faiz oranı denilince yıllık faiz anlaşılır. Bankalar da mevduat faizini yıllık faiz olarak, buna karşılık kredi faizlerini aylık faiz olarak ilan edip, işlem yapıyorlar. Aylık faiz yalnız Türkiye’de var. Merkez Bankası ve bankalar aylık faizi kasıtlı olarak, yıllık yüksek faizleri telaffuz etmeyi önlemek için kullanmaktadırlar. Hükümetin yeni teklifinde hem kredi faizlerine sınır getirilmeli, hem de aylık faiz yerine yıllık faiz uygulamasına gidilmesi sağlanmalıdır.

Yazarın Diğer Yazıları