Bankaların ve devletin eli halkın cebinde...
Son üç yıldır, vergi stopajı yapılmamış, yani brüt mevduat reel faizi eksi çıkıyor. Bu sene Haziran’dan Haziran’a son bir yılda eksi 3.86 oldu. Faiz geliri üstünden alınan vergileri düşersek, mevduat sahibinin net reel gelir kaybı yüzde 4.3 olur. Eline geçen net faiz enflasyondan düşük olduğu için, satın alma gücü olarak 100 lirası 95.7 liraya düşmüş demektir. Bunun içindir ki eksi faiz cep yakar... Eksi faiz varsa, kimse tasarruf yapmak istemez.
Bankanın eksi faiz vermesi demek, tasarruf sahibinden bankaya kaynak aktarması demektir. Yani parasını bankaya yatıran, ayrıca üstüne faiz vermiştir. Olan vatandaşa ve tasarruf sahibine olmuştur.
Aşağıda tabloda yer almıyor... Ancak TÜİK’in açıkladığına göre devlet iç borçlanma senetlerinin reel faizi de aynı dönemde eksi 0.38 olmuş. Yani bu tasarruf sahiplerinden de devlete gizli olarak kaynak transferi yapılmıştır.
Özet olarak eksi faiz tasarruf sahibinin cebinden çaktırmadan para çekmektir. Bankalar ve devlet iş birliği içinde tasarruf sahibinin cebine haksız yere ve gizlice el uzatmıştır.
Hal böyle iken, Başbakan hâlâ neden enflasyonu düşürün demiyor da faizleri düşürün diyor?
Bir nedeni bütçenin borç yükünü düşürmek olabilir... Daha da önemlisi, eksi faiz olunca herkes Borsaya gidiyor. Borsanın yükselmesi sıcak para girişini cazip hale getiriyor. Türkiye son 12 yıldır sıcak para üstünde yaşıyor. Sıcak para girişi azalırsa, 50 milyar doları aşan cari açığın finansmanı ve 400 milyar Doları aşan dış borç geri ödemesi zora girecektir. Ancak korkunun ecele faydası yoktur. Türkiye bir gün kendi tasarrufuna dönmek zorundadır.
BİST 100 endeksi, 2012 yılında yüzde 14,10 reel kayıp getirmiş. Ertesi yıl yüzde 20.96 oranında reel kazanç sağlamış. Bu sene Haziran ayında yine yıllık bazda yüzde -5.40 reel kaybı olmuş. Borsanın reel gelir ve reel kaybının her yıl farklı ve yüksek olması, sermaye piyasasının spekülatif bir yapıda olduğunu gösteriyor.
Dolar ve Euro’da da reel gelir ve reel kayıp iki açıdan ortaya çıkıyor... Birisi Euro/Dolar paritesinin değişmesi, diğeri de kurlardaki artış veya düşmedir. Ancak normalde döviz bir tasarruf aracı değildir. Dövizi sıcak para, enflasyon ve MB faiz politikası etkilemektedir.
Külçe altın fiyatları da geçen sene yüzde 19.08 oranında reel kayıp getirdi. Bu sene de reel kayıp devam ediyor.
Altın fiyatları dünya piyasalarında belirleniyor. Altın fiyatlarının istikrarlı olması gerekirken, 1970 petrol krizinden beri yüksek dalgalanmalar gösteriyor. Bu durum hem küreselleşmenin spekülatif bir yapı kazanmış olduğunu, hem de artık altın fiyatlarında da manipülasyon yapıldığını ve artık güvenilir bir yatırım aracı olmadığını gösteriyor.