Bankacılık ve liyakat!
Tam 10 yıldır bankacılık sektörünü yazıyorum. Sektördeki sorunları ve her geçen gün çalışanlar için çekilmez bir hale gelen sektörü.
Paranın dini ve milliyeti olmaz denilerek yabancıların kontrolüne geçen bankacılık sektörünün Türkiye'ye nasıl zarar verdiğini defalarca anlattım.
Bu konuda hep yabancı bankaları ve onlara ayak uydurmaya çalışan özel sermayeli bankaları yazdım.
Yabancılar öncelikle Türkiye'ye ticari ahlaksızlığı getirdiler. Hakkı olmayan parayı almayı başarı gibi gösterip, Türk yöneticilere bunu da prim karşılığında yaptırdılar.
Özellikle 2010 yılından sonra sektör öyle büyüdü ki, Türk halkı adeta bu bankalar tarafından soyulup soğana çevrildi.
Bugün yeni bir parti kurmuş olan dönemin ekonomi bakanı Ali Babacan bile o dönem isyan etmişti.
Bankaların 1 kilometre uzaklıktaki şubeye havale için aldığı fahiş fiyat için Babacan, "Taksi ile gidip yatırsanız daha ucuz" demişti.
Ali Babacan bunu demişti ama bu sorunu düzeltmek için kılını bile kıpırdatmamıştı.
Bankalar kantarın topuzunu öyle bir kaçırdı ki, vatandaşlardan ve şirketlerden aldıkları masrafı 2 bin 500'e kadar çıkartmıştı.
İlk kez bu yıl düzenleme yapılarak masraf sayısı 50'ye düşürüldü.
Bankalar halen krize rağmen kar ediyor.
Dünyada bankacılık sektörü zarar ederken, bizim banka yöneticileri enflasyonun üzerinde büyümeyi hedefliyor. Bunun için de personeline hedef baskısı yapıyor.
Yabancılar bankacılık sektöründe sadece cebimizdeki parayı almadı. Aynı zamanda yetişmiş insan kaynaklarımızı da yok etti. Sektörün kontrolsüz büyüme yıllarında en çok başvurduğu yöntem, personeli tencere tava satıcısı gibi çalıştırmak oldu. Kendi ülkesinde yapamadığını bizim ülkemizde yaptı.
Eğitimli ve tecrübeli bankacıları ise daha yolun başında işten attı. Mülkiye gibi gözde üniversitelerden mezun olan yüzlerce bankacı bir bir işten atıldı.
Sektörde liyakat kalmadı. Aslında bu AKP'nin Türkiye'yi yönetme felsefesine de uygun bir davranış şekli.
Liyakat ne gerek var?
Cuma günü kamu bankalarının genel kurulu yapıldı.
Türkiye'nin gözbebeği fakir fukaranın ve dahası tüyü bitmemiş yetimin hakkı olan kamu bankalarının yönetim kuruluna atamalar yapıldı.
Yönetime atanan kişilerin isminin bir anlamı yok. Önemli olan atandıkları görevi ne kadar hakkıyla yapabilecekleri ve bilgileri.
Türkiye resmen ayaklandı.
Son atamalar kamu vicdanını sızlatmıştır. Ancak ben bunu liyakatin bitişinin ilanı olarak görüyorum.
Bankacılık sektörü için ne eğitimin ne de bilginin bir öneminin olmadığının en yalın anlatım biçimidir.
Kamu bankalarında biz bunu yaparsak yabancı ülkemizde ne yapmaz ki?
Her şey para ise liyakatin ne önemi var ki!
Yazık! Bizden çok çocuklarımıza yazık. Çünkü onlara gerçekten kötü bir miras bırakıyoruz.