Bankacılığın geldiği son nokta
Dönemin Başbakanı Turgut Özal’ın ağzına sakız ettiği bir sözü vardı: Türkiye çağ atladı!
Özal sayesinde Türkiye çağ mı yoksa ip mi atladı bilinmez ama bugün yaşanan bir çok ekonomik ve sosyal faciaların sorumlusu olarak Turgut Özal’ın bu felsefesi gösterilmektedir.
İşte Turgut Özal’ın çağ atlayan Türkiye’sinde son günlerde tam bir dram yaşanıyor. Yüzde 70’i yabancıların kontrolündeki Türk bankacılığı altın dönemini, çalışanı ise karanlık çağı yaşıyor.
Dünya krizde iken kâr patlaması yapan bankalar, daha fazla kazanç için çalışanlarını biraz daha sıkmaya başladı. Özellikle mesai saatlerinin gecenin 10-11’ine kadar uzaması üzerine ortaya çıkan tepkilere sessiz kalmayan Çalışma Müdürlüğü müfettişleri birkaç bankayı yakın takibe aldı. Bazı bankalar şubelerin erken saatte kapatılması için müdürleri uyarırken bazı uyanıklar ise “eti de kemiği de benim” mantığı ile çalışanlarına “kendi rızam ile ücret talep etmeden mesai yapıyorum” sözleşmesini imzalattı. Komediye bakın!
Ya sözleşmeyi imzala ya da işsiz kal. Acaba bunu o bankanı sahibi olan yabancı, kendi ülkesinde yapabilir mi? Böyle bir sözleşmeyi imzalatması halinde başına neler gelirdi?..
Ya Türkiye’de? Kim tutar seni!
BDDK ne yapar? Bir dönemim meşhur reklam sloganı: Çokoprens almaya gitti!
BDDK Çokoprens almaya giderken Türk(!) bankalarında neler oldu?
Bir bankacının feryadı:
“Hedef baskısı artık öyle bir hal aldı ki ipin ucunu herkes kaçırdı. Üç günde bir çıkartılan borçlanma tahvili için her şubeye bir hedef veriliyor. 1 milyon liralık satacaksın! Yalvar yakar birilerini bulup satıyorsun. Satıldı diye bir ay sonra yeni bir ihraç yapılıyor. Satmazsan hedefini tutturamıyorsun diye kapının önüne koyuyorlar. Artık şube çalışanları zararı cepten karşılama taahhüdü ile satıyorlar. Sen al bir hafta sonra sattığında zarar edersen ben karşılayacağım sözü ile satıyor. Şube müdürü koltuğunu korumak için, çalışan ise ekmeğini kaptırmamak için bu çarka alet oluyor.”
Bir başka örnek:
“Türkiye’nin en büyük bankalarından birinde çalışıyorum. Bankamız neredeyse dekonttan bile para alıyor. Bazı müşteriler hesap işletim ücreti ve benzeri masrafları kabul etmiyor. Müşteriyi kaçırmamak için bu masrafı tüm çalışanlar aramızda para toplayarak müşteriye veriyoruz. Artık bu öyle bir hal aldı ki maaşımızın beşte biri bu masraflara gidiyor. Kredi kart aidatından tutun da senet masrafına kadar bir çok ücreti cebimizden karşılıyoruz.”
Hedef baskısı artık sadece bankacılara değil güvenlik görevlilerine de veriliyor. Her ay kart satma zorunluluğu olan güvenlik görevlilerinin sayısında adeta patlama var. Yakında bankada temizlik yapanlara da hedef verirlerse hiç şaşmayın. Eskiden Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Şubesi, bankalara ani baskınlar düzenlerdi. Güvenlik görevlisi kapıda mı duruyor, yoksa banka tarafından çalıştırılıyor mu diye. Şimdi Emniyet Müdürlüğü de pes etti. Bir çok banka güvenlik görevlisine ek iş olarak içeride görev veriyor. Alın size çağ atlayan Türkiye’nin çağ atlayan bankacılık
sektörü.
Hükümetin “aman yabancıyı ürkütmeyelim” diyerek sorunlarının örtbas edildiği bir sektör.
Bu sektörde çalışan yüz binlerce insan...
Bankacı kan ağlıyor, yabancı kârını sayıyor...
BDDK ise bakkaldan aldığı Çokoprensini afiyetle yiyor...
AFİYET OLSUN!