Bana yakışmayan bir şey yapmadım
Saygıdeğer okuyucularımız; Bildiğiniz gibi ben gazete yönetimindeki görevlerim dolayısıyla her gün yazan biri değilim. Ayrıntılarını dünkü yazımda anlattığım, gazeteye yapılmış “tatsız bir ziyaret” sonrasında bunu okurlarımızla paylaşma gereği duydum. Sabah gazeteye geldiğimde, “Olmadı Muhsin Bey, size hiç yakışmadı” yazım üzerine beni ilk arayan da tabiatıyla Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu oldu...
Uzun telefon görüşmemiz sırasında; yaşanan tatsız olay ve ortaya çıkan durum karşısında üzüntülerini belirterek bu yazı ile kendisine haksızlık ettiğimi söyledikten sonra yemin edip, “Alperen Ocaklı o arkadaşların gazetenize gelişinden haberim yoktu” dedi. Haberi olduğu takdirde böyle bir şeye müsamaha göstermesinin söz konusu olamayacağını vurgulayan Muhsin Bey, “Bu benim karakterime, insanlık anlayışıma ve uslubuma ters” deyip sözlerini şöyle sürdürdü:
“Sizin de yazınızda hatırlattığınız gibi 1992 yılında Bizim Dergah Dergisi baskını olayıyla böyle bir anlayışın mağduru olan birinin bugün Yeniçağ’da yaşanmış sevimsiz bir olayı tertip ve tasvip etmesi düşünülümez. Benim kimseye böyle bir talimat vermem mümkün değil. Ben dilediğimde sizlere telefonla ulaşabilen ve İstanbul’da olduğumda gazeteye gelip görüşebilen biriyim.”
Muhsin Yazıcıoğlu, “Yolda Dağılan Büyük Birlik” yazı dizisi başladığında kendisini rahatsız eden bir takım unsurlar gördüğünü ancak artık polemiklere girip daha fazla bir tartışma ortamı oluşturmamak için cevap vermeme kararı aldığını anlattı.
Gençlerin gazetede çıkan yazı dizisine tepki göstermek için kendilerince böyle bir işe girişmiş olduğunu söyleyen Muhsin Yazıcıoğlu, “Durumdan vazife mi çıkarmışlar?” sorum üzerine, “Anlaşılan öyle olmuş, yanlış yapmışlar” karşılığını verdi. Yazıcıoğlu, zaman zaman böyle münferit hadiseler olabildiğine de işaret ederek, geçmişte bu tarz davranan bir ocak başkanını da görevden aldığını hatırlattı.
Sözkonusu olayın yaşandığı akşam benimle telefon görüşmesinin ardından, Alperen Ocaklı gençlerin kendisini arayıp tepki göstermek için Yeniçağ’a gittiklerini söylediklerinde, “Ne işiniz var orada, sakın bir terbiyesizlik yapmayın, eğer şimdi oradaysanız derhal oradan ayrılın” dediğini anlatan Muhsin Yazıcıoğlu, “Ben böyle davranarak bana yakışanı yaptım. Bana yakışanı oydu. Sizin yakışmadı dediğiniz hiç bir şey yapmadım” dedi.
Benim bu noktada söyleyeceğim şu: Bu gençlere sakın kızmayın Muhsin Bey, ama onların durumdan vazife çıkararak bu tür tatsızlıklara yol açmalarına da fırsat vermeyin. Teşkilatların, sizin bilginiz dahilinde böyle bir şey yapmaları ne kadar yakışıksızsa, bilginizin dışında böyle davranmaları da o derecede belki de daha fazla tehlikeli
Bu arada, yazımın sonunda Yeniçağ personelinin yaşanan olay dolayısıyla duyduğu tedirginlik sebebiyle Huzur-u Mahşer’de hak sahibi oldukları hatırlatmam da Muhsin Bey’i müteessir etmiş. “Ben varsa hakkımı helal ediyorum. Siz bana hakkınızı helal etmeyecek misiniz?” diye sordu. Ben de kendisine, “Açıklamalarınızdan sonra ben ederim ama, mesele benim hakkımı helal etmem meselesi değil. Burada önemli olan çalışanlarımızın hakkı” dedim.
Cevabım üzerine Muhsin Bey çalışanlar üzerinde bir hak doğduğunu kabul etti ve konuyu şöyle noktaladı:
“Olanlar için üzgünüm. Bir kede daha söylüyorum ki, Allah da biliyor bu hak benden ve benim yanlış bir hareketimden kaynaklanmış değildir. Keşke böyle bir şey olmasaydı”
Telefon konuşmamız oldukça uzadı. Yazıcıoğlu’nun daha anlatacağı çok şey vardı. Ankara’daki yoğunluğu atlatıp İstanbul’a geldiğinde bunları uzun uzadıya konuşmak üzere sözleşip vedalaştık.