Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Armağan KULOĞLU
Armağan KULOĞLU

Bana dokunmayan yılan...

Türkiye’nin dikkati Gezi Parkı olayları ve Milli İradeye Saygı mitinglerine çevrilmişken, Öcalan’ın çağrısı üzerine, Demokratik Toplum Kongresi tarafından Diyarbakır’da “Kuzey Kürdistan Birlik ve Çözüm Konferansı” düzenlenmiştir. Bölücüler tarafından Irak’ın kuzeyi için Güney Kürdistan ifadesi kullanılarak Türkiye’nin Güney Doğusu’nun zımnen Kuzey Kürdistan olduğu algısı yaratılırken, şimdi bu bölgenin doğrudan Kuzey Kürdistan olarak ifade edilmesi, konferans yerinin de ‘Amed’olarak isimlendirilmesi, bölücülerin, gösterilen müsamahadan da istifade ederek bunu bir fırsat olarak kullandığını göstermektedir.
Ülkenin varlığına, bütünlüğüne, güvenliğine ve değerlerine karşı her şeyin söylendiği bu toplantıya ve sonucunda açıklanan deklarasyona karşı sessiz kalınırken, diğer taraftan yok sayılmayı protesto eden ve Cumhuriyetin değerlerine sahip çıkanlara karşı, içlerine karışan birkaç provokatörü bahane ederek uygulanan muameleyi haklı göstermenin ne anlama geldiğinin anlaşılmasına ihtiyaç bulunmaktadır.

***

Toplantıda, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesinin esası ulus devlet, yine hedef tahtasına konmuştur. Kürdistan ülkesi olarak adlandırdıkları bölgede, ulus devletle özdeşleşen Türk Milletine karşı, başkaldırı ve özgürlük mücadelesi verdiklerini ve Kürt başkaldırısının PKK öncülüğünde 30 yıldır sürdüğünü beyan etmişlerdir. Konferans sonucunda; Öcalan’ın Kürt sorununun çözümünde sözde demokratik ve barışçıl çözümü için tarihi bir fırsat yarattığı, Öcalan’ın özgür olması, Kürdistan halklarının kendi tercihleriyle özerklik-federasyon-bağımsızlık gibi statülerini belirleme hakkına sahip oldukları, kendi kimlikleriyle örgütlenme, anadilde eğitim, Kürtçenin resmi dil olmasının anayasal güvenceye alınması, kamu kaynaklarının pozitif ayrımcılık ilkesi temelinde sözde Kürdistan’a aktarılması, tüm siyasi tutukluların serbest bırakılması, Suriye kuzeyindeki Kürtlerin mekanizmaya dahil edilmesi, PKK’nın terör örgütleri listesinden çıkarılması ve uluslararası camianın Türkiye Cumhuriyeti Devletine baskıda bulunması beyan ve talep edilmiştir.
Bölücüler bir taraftan Türk Milleti’nin ve Türkiye Cumhuriyeti’nin bölünmesine yönelik faaliyetlerini serbestçe yürütmekte, diğer taraftan da hükümetin Gezi Parkı sürecine angaje olmasından dolayı kendi süreçleriyle ilgili adım atmadıklarından şikâyet etmektedirler. Hatta bununla ilgili hükümete gün vererek bir noktada tehdit anlamında ifadelerde bulunmaktadırlar. Bölücülerin, kamuoyuna duyurulan, ancak yönetimin bu konularda pazarlık yapılmadığını söylediği hususların yerine getirilmesinden şüphe etmeye başladıkları görülmektedir. İsteklerin Türk Milleti tarafından hazmedilmesinin zor olduğu bilindiğinden dolayı, yönetimin sıkıntı içinde olduğu anlaşılmaktadır. Ancak yönetimin Türk, Türk Milleti, Ulus devlet, üniter yapı, parlamenter sistem ve Cumhuriyetin ilkeleri konularındaki tutum ve davranışı bilindiğinden, uygun ortamın bulunması halinde taleplerin, demokratik gelişim adıyla yerine getirebileceği de değerlendirilmektedir. Gezi Parkı olaylarının asıl amacının, tepkilerin ortaya konması için bir vesile olduğu bilinmektedir. Ancak protestolar esnasında bazı radikal örgütlerin ve yakıp yıkmayı hedefleyen provokatörlerin fırsattan istifade ettikleri de bir gerçektir. Fakat protestocuların tümüne terörist muamelesi yapılması yerine, bunların bulunup ayıklanması da yönetimin görevidir.
Gezi protestolarının iktidara karşı yapıldığı ve bunun iktidar için tehdit olarak algılandığı, yönetimin gösterdiği kararlı ve sert davranışlardan ve iktidarın karşı eylemlerinden anlaşılmaktadır. Ancak aynı tepkinin, bölücü siyasetçilere ve bölücü teröristlere karşı gösterilmediğine, aksine onların anlayışla karşılandığına, görüşüldüğüne ve onlarla mutabakat sağlandığına şahit olunmaktadır. Biri devletin varlığına ve bütünlüğüne kast etmekte, diğeri ise iktidara karşı, marjinal gruplar ve faaliyetler hariç, demokratik tepki göstermektedir. Sanki bana dokunmayan yılan bin yaşasın denmektedir. Toplum her açıdan kutuplaşmaktadır. Durumun aklıselim içinde yeniden değerlendirilmesine ihtiyaç olduğu düşünülmektedir.

Yazarın Diğer Yazıları