Balataları sıyırdılar…
"Biliyoruz" diyemiyorlar, "belgeliyoruz" diyemiyorlar, "ispatlıyoruz" diyemiyorlar; dedikleri şu:
"Biz diyoruz ki kesinlikle bir şeyler oldu."
Neler?
Bir şeyler!
YSK, YSK olalı böyle somut, böyle ciddi bir iddiayla karşılaşmadığı için zahir bir türlü ne yapacağına karar veremiyor haliyle.
***
Çıkıp bütün ciddiyetleriyle, gırtlak nameleriyle ağzı dolduran bir tonda "YSK'nın sisteminden kaynaklanan bir şey de fark etmiş değiliz" diyorlar. "Biz seçim sistemine güveniyoruz, olan sistemle ilgili değil" diyorlar.
Yani, "olağanüstü kanunsuzluk" ve "organize usulsüzlük" var ama hâlâ "en güvenli seçimi yapan ülkeyiz" de aynı zamanda!
Kimlik bunalımına düşmesin de ne yapsın YSK!
***
"39 ilçenin 39'unda da başında en kıdemli hakim bulunmasına rağmen nasıl olur da bu kadar büyük kanunsuzluk yapılır? Hepsi muhtemelen seçim kurulu başkanlarından kaynaklanmıyordur onları da manipüle eden kandıran bir takım unsurların olmuş olma ihtimalini söylüyorum" diyorlar.
YSK'nın suçu yok… Seçim Kurulu Başkanları'nın suçu yok… Hepsi "onları kandıran bir takım unsurlar"ın halt yemesi; eminler. Ama kim bu hukuksuzluk yaptıklarına gözleriyle görmüş gibi şahadet ettikleri "bir takım unsurlar"; o belli değil!
Belki… Meral ile Kemal 5 harfli, Millet İttifakı 2 partili, çıkar 5'ten 2'yi, 3 harflilerdir faili!
***
"Bu işi CHP kurguladı iddiasında değiliz" diyor ama ekliyorlar:
"Bu iş CHP'ye yarasın diye yapıldı!"
Bu işlerin piri olarak, kampanya süresinde "yürüyen merdivene bile ters bindi" diye ti'ye aldıkları Kemal Bey'in organize ettiği bir tezgaha gelmiş olmaları söz konusu dahi olmadığından; işi gücü bırakıp bir de, CHP'ye rağmen, CHP fark etmeden, CHP'yi iktidara taşıyan "birileri"ni aramak durumunda bırakacaklar bizi!
***
"Bizim de bir parça kusurumuz vardı" diyorlar;
Ucundan azıcık ama; hadi kadı kızında bile olanından!
Tercümesi:
Biz elimize yüzümüze bulaştırdık, ava giderken avlandık, sonuçta bugünler için uzatmadık mı görev sürelerini, YSK bir şekilde toplasın, temizlesin arkamızı şimdi!
***
"Partilerin denetimine uygun olmayan alanda bir şeyler oldu" diyorlar; hadi partiler denetleyemedi, seçimin başından sonuna "YSK'nın denetimine uygun olmayan" hangi alanı var? YSK'nın da her şeyi yapması gerektiği gibi yaptığını söylüyorsunuz… Dönüp dolaşıp "3 harfliler"e çıkıyor işin sonu; herkesin gözü önünde ama kimseler görmeden çuvallara sızmış olmalılar, kurguladığınız mantığa göre!
***
"31 bin 280 sayım döküm cetvelinden 5 bin 388'i mühürsüzdür" diyorlar; 16 Nisan'da 2 milyondan fazla mühürsüz pusulayı nasıl geçerli saydırdıkları konusunu hiç açmıyorlar.
***
"Kayıp oy ve pusulular var" diyorlar; Iğdır'da yakıldığı görüntülenen pusulalara rağmen MHP'nin itirazlarının neden kabul edilmediği sorusuna cevap veremiyorlar.
***
"Seçim güvenliği hepimize lazım" diyorlar; İYİ Parti'nin itiraz ettiği Balıkesir'de, Uşak'ta, CHP'nin itiraz ettiği Bursa'da niye lazım gelmedi açıklayamıyorlar!
***
"Odak büyükşehirdi ilçeyle o derece uğraşmadılar diye düşünüyoruz" diyor ve sadece Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi yenilensin istiyorlar. Aynı sandık kurulları, aynı sandık başkanları, aynı müşahitler, aynı seçmenlerin, aynı zarfa attıkları oyları sayarken, elini daldırdığı cüzdandaki bütün parayı çalmayıp, soyduğu adama yol parası bırakan vicdanlı hırsız gibi, ilçeleri lütfedip AK Parti'ye vermişler sadece Ekrem İmamoğlu pusulalarına müdahale etmişler; bu senaryonun tutacağına inanabiliyorlar! Mevzu "sahte seçmen" ise, ilçeler için de oy kullananlar "sahte" olmuyor mu? Sağıra yatıyorlar!
***
Allah çarşafa dolandıracak ya… "YSK incelesin diye ileri sürüyoruz. Her ileri sürdüğünüz doğru olmayabilir" diyor ve aslında doğruluğundan emin oldukları hiçbir usulsüzlüğün de bulunmadığını, "ya tutarsa" diye göle maya çaldıklarını itiraf ediyorlar.
***
Velhasıl…
"Beyin takımı kimse orada bütün güçleri birleştirmeyi becermiş" diyorlar ya, aslında ortada bir beyinsizlik takımı çuvallaması var; o kadar!
***
Ağızlarından çıkanı kulakları duymuyor. Ağızlarından çıkanın nereye varacağını hesaplama ihtiyacı duymuyorlar.
Dün, hukukçu Hüseyin Ersöz de söyledi, "Artık söylenecek söz hatırlatılacak hukuk kuralı kalmadı."
Ekrem İmamoğlu'nu başkan yaptırmamak için yaptıkları, yazın bir kenara, mazbatayı almasından sonra "başkanlıktan düşürmek" için yapacaklarının teminatı!
Zira, siyasi iktidar balataları sıyırdı, fren tutmuyor tramvayları!