Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Armağan KULOĞLU
Armağan KULOĞLU

B, C, D, E planları

Türkiye Musul harekâtına katılmaktaki ısrarını sürdürmüş, sahada ve masada olacağını ifade etmiştir. Bunun kabul edilmemesi halinde "B" ve "C" planlarının bulunduğu söylemekte, ancak bunların ne olduğunu açıklamamaktadır.

Musul harekâtındaki endişeler

Musul'da IŞİD'e yönelik harekât devam etmektedir. Harekâtın Irak merkezi hükümeti tarafından yönetildiği ve liderlik rolünün üstlenildiği belirtilmesine rağmen, esas planlayan ve yöneten ABD'dir.

Harekâta esas olarak Irak devlet güçleri ve Peşmerge'nin katıldığı ifade edilmekle birlikte, Şii milis gücü Haşdi Şabi'nin, kısmen de olsa PKK'nın buna dahil olduğu ve Şii milis sayısının da önümüzdeki dönemde artacağı söylenmektedir. Türkiye'nin eğitim verdiği Ninova Muhafızları, Peşmerge güçleriyle birlikte hareket etmektedir. Koalisyon hava ve topçu desteği vermekte, 1200 kadar ABD askeri de operasyonda danışmanlık yapmaktadır.

Türkiye'nin endişesi, Sünni Arap, Kürt ve Türkmenlerin yaşadığı bu bölgenin Şiiler tarafından ele geçirilmesi, burada bir mezhep savaşıyla katliam yaşanması, bölgenin esas sahiplerinin yönetimde yer alamaması, Musul'un Peşmerge ve Şiiler tarafından paylaşılmasıdır. Türkiye bu nedenlerle operasyonda yer almak istemektedir. ABD de, İran'la anlaşmış olup, Irak'ı da kullanarak bölgeden Türkiye'yi uzak tutmaya çalışmaktadır.

Hükümetin muhtemel B, C, D planları

Türkiye Musul'da yer alabilmek için Irak hükümetiyle görüşmeleri sürdürebilir. Ancak Musul'dan dışlanmaya devam edilmesi durumunda, alternatifler yaratmaya çalışacağı anlaşılmaktadır.

Bunlardan birincisi, Irak merkezi hükümetinin daveti yerine, arasının iyi olduğu Barzani yönetiminin bu daveti yapmasıdır. Ancak Barzani'nin de Türkiye'yi bu bölgede istemediği açıktır. Nitekim o da, Musul'dan pay kapma peşindedir ve ABD'nin de isteği doğrultusunda, adres olarak Irak yönetimini göstermiştir.

İkincisi, bölgedeki Sünni aşiretler birliğinin bu daveti yapmasının sağlanmasıdır. Bu seçeneğin de çok etkili olamayacağı, hatta bu çağrıyı da yapamayacakları düşünülmektedir.

Üçüncüsü ise Şii milislerin, açıklandığı gibi 30.000 kişiyle katılması durumunda Türkiye, Şiilerin katılmayacağı sözünün yerine getirilmediğini öne sürüp, katliamları da önleyebileceğini ifade ederek fiilen müdahale etmesidir.

Bir diğer fiili durum da, Musul'dan Türkiye'ye geleceği beklenen mültecileri sınır ötesinde tutmak için sınırdan itibaren yeteri kadar bir mesafede tampon bölge oluşturulmasıdır. Bu durum bizi Musul'a da yaklaştırır. Gerekirse buradan operasyona müdahale imkânı da sağlar.

Alternatif planlar ne olmalı?

1. Yukarıda belirtilen tampon bölge uygulaması planlanıp, bir şekilde uygulanabilir.

2. ABD'nin tekrar söz vermesine rağmen PYD'nin Menbic'ten ayrılmaması durumunda, fiili müdahaleyle Fırat'ın doğusuna çekilmesi sağlanarak, Musul konusunda baskı oluşturulabilir. (Bu konudaki kararlılık, Afrin'in güney doğusunda PYD'ye gösterilmiştir.)

3. Egemen devlet olma iddiasıyla TSK'yı Musul'da istemeyen ve Başika'dan da çekilmesini talep eden Irak yönetimine, egemen ülke olarak PKK'nın topraklarında barınmasını önlemesi konusunda önce "nota", sonra da "ültimatom" verilebilir ve akabinde de, bugüne kadar PKK'nın etkisizleştirilmesine yönelik Irak'ın kuzeyine yapılamayan kara harekatı gerçekleştirilebilir.

4. Bunların dışında, IŞİD'in Musul'dan batıya çekilerek Rakka'da savunmasını güçlendirmesine karşı, Fırat Kalkanı harekâtına daha fazla kuvvet tahsis edip süratlendirerek, önce El-Bab'a takiben de Rakka'ya bir an önce ulaşılabilir.

Israrlar sonucunda Musul için TSK'nın hava operasyonlarına iştirakinde mutabakat sağlanmıştır. Yer unsurlarına karadan destek de verilebilir. Ancak Türk askerinin Musul'da IŞİD'le karşı karşıya gelmesinden kaçınılmalıdır. Bu kadarı masaya oturabilmek için yeterlidir.

Her konuda olduğu gibi başlangıçta yapılan yanlışlıklar, ancak bu fiili durumlarla ve diplomasiyle kısmen düzeltilebilir. İtibarımız, menfaatlerimiz ve güvenliğimiz ancak bu şekilde korunabilir. Bağırmakla olmuyor.

Yazarın Diğer Yazıları