Azerbaycan’ın davranışından yüzü kızaranlar!
Almanya’da yapılan Eurovision şarkı yarışmasında Azerbaycan birinci oldu. Türkiye yarı finalde elendiğinde, Azerbaycan yarışmacılarının “Biz hem Azerbaycan, hem de Türkiye için yarışacağız ve kazanacağız” dediğine şahit olduk. Yarışmayı kazandıktan sonra da sahneye Türk Bayrağı ile çıktıklarını, böylece Türkiye’yi de onurlandırdıklarını ve Türk olmanın gururu ile hareket ettiklerini sadece biz değil, bütün dünyanın izlediğini gördük.
Bu olayda Türkiye’den, “tüylerimizin diken diken olduğundan, gurur ve sevinç duyduğumuzdan, bir millet iki devlet olduğumuzu yeniden hatırlayarak iki ülke arasındaki ilişkilerin ne kadar iyi olduğundan” bahseden, daha önce böyle düşünmeyen ancak şimdi bunları köşe yazılarına taşıyan yazarlara rastladık.
İki yıl kadar önce Türkiye’de Ermeni, Kürt, Kıbrıs, Orta Doğu, Patrikhane gibi bir seri açılımlar manzumesi yaşadık. Bunların başında da Ermeni/Ermenistan açılımı geliyordu. Bütün açılım politikaları da maalesef tavizler vermeye dayanıyordu.Hatta kamuflaj için Alevi ve Roman açılımları da söz konusu edilmişti.
Türkiye ile Ermenistan arasında, Ermenistan’ın, Türkiye ile olan sınırını tanımamasına, Doğu Anadolu topraklarındaki hak iddiasını sürdürmesine, Ağrı Dağı’nı sembol olarak görmekten vazgeçmemesine, soykırım iddiasında ısrar etmesine rağmen, sınırın açılmasını ve diplomatik ilişkilerin başlamasını öngören bir protokolün imzalandığını biliyoruz.
Açılım yanlışı
Bu protokole, İsviçre’nin ev sahipliği yaptığını ve arabuluculuk katkısında bulunduğunu, protokolün de, bizim menfaatlerimizi hiç dikkate almayan, hatta tam tersini düşünen ABD, Rusya, Fransa, AB ve Avrupa Konseyi üst düzey temsilcilerinin katılımı ve şahitliğinde imzalandığını da hatırlıyoruz.
Ayrıca bu protokolde, son derece önemli olan ve Türkiye ile Ermenistan arasındaki diplomatik ilişkilerin kesilmesine ve sınırın kapatılmasına esas teşkil eden, Ermenistan’ın işgal ettiği Azerbaycan topraklarından çekilmesi şartının bulunmadığını da biliyoruz. Bu davranış şekliyle Azerbaycan’ın devre dışı bırakıldığı, küstürüldüğü, ilişkilerin geleceğinin düşünülmediği, daha gerçekçi bir ifadeyle de, Türk Dünyası’nın dikkate alınmadığı ortaya çıkmıştır.
Her ne kadar Azerbaycan’ın bu gelişme karşısında gösterdiği tepkiden sonra, Türkiye tarafından bazı gönül alıcı ziyaret ve söylemlerde bulunulmuşsa da, bu durumun yarattığı burukluk devam etmiş, Ermenistan’ın protokolü onaylamasını askıya almasından sonra da konu dondurulmuş ve bir daha da gündeme gelmemiştir.
Açılımların tümü, Türkiye’yi sıkıntıya sokmuş, yanlışlıkları görüldükçe ve anlaşıldıkça geri dönülmek istenmiş, ancak tahribatlar derin olduğundan bu teşebbüsler de ayrı sorunlar yaratmıştır. Maalesef Ermenistan’a, Kürtçülüğe, Irak’ın kuzeyindeki yönetime, Rumlara, Araplara, AB’ye, ABD’ye taviz veren açılımlar yerine, Azerbaycan’a, Orta Asya Türk Cumhuriyetlerine, KKTC’ye, diğer bir ifadeyle Türk Dünyası’na açılım yapılmasının daha doğru bir yaklaşım olacağı görülememiştir.
Tabii ki diğer ülkelerle ve komşularımızla ilişkiler de önemlidir. Ulusal çıkarlarımız yönünde oldukça bunlara da yer verilmelidir. Ancak ne getirip ne götüreceği, tesadüflere ve diğer ülkelerin insafına bırakılmamalıdır. Bu konular, tarihi gerçekleri bilmeyi, mevcut durumu iyi değerlendirmeyi, buna göre doğru öngörülerde bulunmayı gerektirir.
Umarım Eurovision’u kazanan Azerbaycan ekibinin, önceden planlanmayan, içten gelen, duyguları bütün açıklığı ile ortaya koyan bu davranışı bize örnek olmuştur. Uyandırmıştır.Umarım basında yer alan haberler ve yazılar geçici değildir.Yine umarım ki daha önce Ermeni açılımına destek verenlerin yüzü kızarmıştır ve gerçeği görerek bundan sonra daha olumlu davranacaklardır.
Bu gelişmeden hareketle, diğer Türk Cumhuriyetleri’nin Türkiye’ye olan samimiyeti ve duygusallığı da dikkate alınarak, Türk Dünyasıyla ilişkilerin geliştirilmesi yönünde politikalar izlenmesinin gerekli olduğu sonucuna varılmaktadır.Ayrıca, zor da olsa, İngiltere gibi “Akraba Devletler” anlayışı ile uluslararası ortamda Türk Dünyası olarak görüş birliği sağlanmasının bize, ulusal çıkarlarımız açısından güç kazandıracağı ve fayda sağlayacağı değerlendirilmektedir.