AYM, hukuk devleti ve adalet
15 Temmuz'da Türk devletine, egemenliğine ve demokrasisine yönelik bilumum iç ve dış ihanet şebekeleri, millete diz çöktürmek istedi ve başaramadı. Türkiye, büyük bir felaketten döndü.
Emperyalist emellerin yerli işbirlikçileri yasalar karşısında hesap vermektedir. Elbette bu darbeci ihanet çetesi en ağır şekilde cezalandırılacaktır. Buna hiç kimsenin itirazı yoktur. Bu hain girişim cezalandırırken hukuk devletini, demokrasiyi ve yargı sistemini zaaf içinde göstermeye kimsenin hakkı yoktur.
Şu hale bakar mısınız?
FETÖ davasının duruşmasında, akademisyen bir tanık, sanıkların FETÖ'cü olmadığını kanıtlamak için "Meşveret cemaatindendir, hatta... Hoca'nın talebesidir" demiş.
Tanığın "Meşveret cemaatindendir" dediği bütün sanıklar tahliye edilmişti
"Cumhuriyet Davası"nın 6. duruşmasında mahkeme başkanı, Ahmet Şık'ı "Annesi ermişmiş, onu üzmeyelim" diyerek tahliye etmişti.
Murat Sabuncu ile ilgili tahliye kararını da "Boğaz'ı görmek istiyormuş, görsün" diye duyurdu.
İnanılmaz ama şaka gibi konuşmalar. Yargıçların konuşmaları, 'bir yargılamada bu konuşmaların ne işi var?' denilecek türden.
Dahası bu tür diyalog ya da söylemlerin her yana çekilecek sonuçları olur. Herkesten çok yargıçların buna dikkat etmesi gerekirken sanki lütuf bahşediyormuş gibi yargıçların konuşması yanlıştır.
Diğer yandan Anayasanın açık hükmüne rağmen iktidar hoşuna gitmeyen yargı kararlarına karşı yargıya ve yargıca veryansın etmektedir.
Yargı kararlarına karşı iktidar oligarklarının verdiği tepki adalet sistemini tartışılır kılmaktadır.
Adalet ve demokrasi ithal edilemez!
Şahin Alpay 6 Eylül 2016'da Anayasa Mahkemesi'ne 'bireysel başvuru'da bulundu.
Anayasa Mahkemesi, tam 1 yıl 4 ay sonra, 11 Ocak 2018'de tutuklama için gereken delillerin bulunmadığını belirterek 'ihlal kararı' verdi.
Halbuki temel hak ve özgürlüklerle ilgili başvurular 'öncelikli' olduğu için derhal görüşülmesi gerekirdi. AYM bunu dikkate almadı.
Davayı gören alt mahkeme 'Anayasa Mahkemesi karışamaz, yetkisini aşıyor' diyerek AYM kararını yok saydı. Yargıdaki hiyerarşiyi de böylece alt üst etti!
Bu gecikme karşısında ilgililer 2017 Ocak ayında AİHM'e başvurdular.
AİHM'in normalde bunu reddetmesi gerekirdi çünkü dosya AYM'de idi. Fakat AİHM bunu kabul etti, çünkü AYM'nin ağırdan aldığını görmüştü. Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Thorbjorn Jagland, 13 Mart'ta yaptığı açıklamada, eğer mahkemeler Anayasa Mahkemesi'nin kararlarına uymazsa, dosyaların doğrudan AİHM'e gideceğini açıkladı.
Bu durumda AİHM "Türkiye'de Anayasa Mahkemesi işlevsel değil. Bireysel başvurular AİHM'e yapılabilir" deme ihtimali yüksek. Bu durumda yüzlerce dosya sahibi başvurularını AİHM'e yapmak için kuyruğa girecektir.
AYM kararına rağmen tahliye edilmeyenler, AYM'ye tekrar başvurmuş, bu ihtimal karşısında AYM bu defa dosyayı 'öncelikle' görüşmeye karar verdi. İşin ilginç yanı Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu'nun apar topar Şahin Alpay'ın ikinci kez başvurusuna ikinci kez hak ihlali kararı vermesi ve mahkemeden Alpay'ı tahliye etmesini tekraren istemesidir.
Karar süratle AYM'nin internet sitesinden yayınlandı. Alpay, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nce, yaklaşık 20 ay sonra ev hapsi kararıyla ve oy birliğiyle tahliye edildi.
AYM gerekçeli kararında ilk ihlal kararına direnen iki mahkemeye ise "Göreviniz ihlal ve sonuçları ortadan kaldırmak" eleştirisini yaptı.
Deniz Yücel olayında da benzer yanlışlıklar yapıldı. Başbakan Almanya'da bir gün önce tahliye beklentisini dile getirdi, bir gün sonra adam tahliye edildi.
Adalet dengelerin, duruşların ve siyasi şartların sonucu değildir. Yargı her türlü siyasi baskıdan uzak yalnızca hukuku işleterek adil karar vermek zorundadır. Türkiye'nin hiçbir ülke, uluslararası kuruluştan hukuk, adalet ya da demokrasi dersi almaya ihtiyacının olmadığı ancak kurumların bağımsız ve etkin işlemesiyle mümkün olur.