Aydınların bugünkü sorumluluğu...
Bugün bayram vesilesiyle genel bir değerlendirme yapalım...
Türkiye’deki siyasal İslamcıların ve dolayısıyla iktidara getirdikleri AKP’nin hangi proje için çalıştığını, Yeni Şafak yazarı Nazif Gürdoğan, 2011 yılı Nisan ayında şöyle açıklamıştı:
"Abdülhamit vizyonundan yola çıkarak elli yıllık bir süreçte, Avrupalılar 'Avrupa Birleşik Devletleri'ni kurma başarısını göstermişlerdir. Müslüman dünya da, 'Amerika Birleşik Devletleri' gibi, 'Orta Doğu Birleşik Devletleri'ni gerçekleştirmek zorundadır. Türkiye 'Avrupa Birleşik Devletleri' içindeki yerini güvenceye alarak, 'Orta Doğu Birleşik Devletleri'nin oluşmasına öncülük yapmalıdır."
İşte yıllardan beri, Anayasa’nın Türk Milleti esasına dayalı değiştirilemez maddelerinin ve Türklük tanımının kaldırılması planlarının ardında yatan gerçek budur.
Şimdiki AKP-CHP yakınlaşması da “Yeni Anayasa süreci” için başlatılmıştır.
***
Gerçekte, Suriye’nin iç savaşa sürüklenerek parçalanmasında olduğu gibi Türkiye’yi yöneten İslamcı kadrolar, Orta Doğu'da Amerika'nın öncü kuvveti rolünü üstlenmiştir.
Mimarlığını Bernard Lewis'in yaptığı "İstanbul başkentli Orta Doğu Birleşik Devletleri Federasyonu" fikri, Turgut Özal tarafından "Federasyonu tartışalım", "Anadolu federasyonu kuralım" diye ortaya atılmışsa da ilk olarak Talabani tarafından seslendirilmişti.
Talabani, 1996 yılında, "Hayalim İstanbul'un başkent olduğu Orta Doğu Birleşik Devletleri'dir" diyordu.
***
ABD'nin, bu projenin gereği olarak askeri ve ekonomik, AB'nin ise siyasi baskıyla, Türkiye'yi federe devletlere bölmeye çalıştığı, çok sayıda belgeyle ortaya çıkmıştır.
AB çevrelerinin öngörüsüne göre kurulması öngörülen federe devletlerin adları şöyledir: Trakya, Bitinya, Misiya, Lidya, Karya, Likya, Pamfilya, Firikya, Kilikya, Kapadokya, Galatya, Paflagonya, Pont, Ermeniya, Antakya, Mezopotamya!
Türk Ordusu ve Türk aydınlarına karşı girişilen Ergenekon ve Balyoz gibi sindirme operasyonlarının asıl sebebi de bu projedir.
***
İstanbul merkezli Orta Doğu Birleşik Devletleri projesi, aslında "Büyük İsrail"in kamufle edilmiş halidir. Galataport'un İsrailli Ofer'e, Türkiye-Suriye sınır boylarının mayınları temizlemek bahanesiyle 49 yıllığına bir İsrail şirketine verilmek istenmesinin sebebi de bu projeyi hızlandırmaktı. Bu yöndeki yasa, CHP’nin Anayasa Mahkemesi’ne başvurmasıyla iptal edilmişti.
Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül'ün, ayrıntılarını açıklamadıkları İstanbul projeleri de vardı. Mesela İstanbul'un küresel finansın merkezi haline getirilmesi ve üçe bölünmesi gibi...
ABD de İstanbul merkezli 3. Kolordu'nun tamamını İstanbul'dan Afganistan'a göndermek, Almanya'daki askerlerinin önemli bir bölümünü Türkiye'ye yerleştirmek istiyordu.
AKP tarafından hazırlanan "Türkiye Markası Projesi"nin "değerler" bölümünde "İstanbul, Müslümanlık Türklük gibi negatif çağrışımları olan kavramlardan soyutlanarak ele alınabilecek bir değerdir" deniliyordu!
ABD, İstanbul'a ne kadar önem verdiğini, İstinye'de bütün İstanbul'a hâkim mevkide inşa ettirdiği başkonsolosluk binası ile göstermiştir. Bu bina başkonsolosluktan çok askeri bir üs, hatta bir kale durumundadır.
Aytunç Altındal'ın verdiği bilgilere göre 1949'da, ABD, İstanbul'un yeniden üç dinin merkezi yapılmasını istiyordu.
İstanbul'un üç vilayete bölünmesi, merkez bölgenin üç dinin merkezi haline getirilmesi, Fener Patrikhanesi'nin Vatikan modeli ile genişletilmesi, aynı şekilde Yahudiler için büyük bir sinagog inşa edilmesi ve Sultanahmet Camii'nin de Müslümanların merkezi yapılması öngörülüyordu. Ayrıca Kariye Camii de "Makarr-ı Hilâfet" olarak tespit ediliyordu. Bütün kamulaştırma faaliyetleri bu merkezlere göre planlanıyordu! Adnan Menderes döneminde başlatılan projeyi sonradan, Süleyman Demirel durdurmuştu...
***
Büyük İsrail Projesi’ni Türklere “Yeni Osmanlı Projesi” diye kabullendirmeye çalışmak, Türkiye’nin nüfus yapısını değiştirmeyi de “ensar-muhacir” ve “hicret” kavramlarıyla dini inancın gereğiymiş gibi halka benimsetmeye çalışmak, AKP döneminin en belirgin icraatıdır.
Türk Milleti, bu politikalara tepkisini, 31 Mart 2024 mahalli seçimlerinde göstermiştir ama sorun şu ki, birinci parti konumuna yükselen CHP, bu konularda, “Atatürk’ün partisi” gibi davranmamakta hatta daha ötesi, söz konusu projeler hiç yokmuş gibi davranmaktadır. Bazı CHP sözcüleri de zaman zaman, küresel projeleri, AKP’den daha iyi uygulayacaklarını söylemektedir.
Türk Milleti’nin bugünkü nesli, bu şartlarda kendi varlığını sürdürebilmek için siyasi alternatif üretmekle sorumludur. Tabii ki bu sorumluluk, öncelikle aydınların omuzundadır.