Ayak kırmak, kapı kırmak, çökmek!
Şiddet kullanma tekeli devlete aittir. Devlet adına görevli kurumlar bu kurallar çerçevesinde şiddeti kullanır. Hukuktan alınan bu yetki kullanılırken soğukkanlılık, orantılılık ve ağır başlılık esastır. Kuralsız şiddeti terör ve mafyatik odaklar kullanır. Montesquieu devlet'i "içinde yasaların bulunduğu bir toplum" olarak tanımlar. Baskıcı ve totaliter devlet ise içinde yasaların kullanılmadığı veya yasaların kötü kullanıldığı toplumdur.
En iğrenç, adi ve aşağılık suçlarla mücadele edilirken bile devlet şuuru içinde hareket esas olmalıdır. Devlet eşkıya ya da terör örgütü gibi hareket edemez. Suçla ve suçluyla mücadelede ahlak ve hukuk hiçbir zaman göz ardı edilemez. Aksi takdirde haklı olunan davalar haksız hale getirilmiş olur. Bu da kriminal unsurlarla mücadelede zaaf yaratır.
İçişleri eski bakanlarından Efkan Ala'ya ait olduğu iddia edilen; "Mahkeme kararına gerek yok, kapısını kırın alın... Savcı gözaltı kararı vermezse onu da alın... Biz yasa yapan yeriz, gerekirse hangi yasa yapılıyorsa onu yapar, sizin yaptığınızı suç olmaktan çıkarırız." Sözler çok tartışılmıştı.
Sorunlu sözler
Devletin gücünün keyfi kullanımı despotik ve ceberut rejimlerde söz konusudur. Demokrasilerde suçluyla mücadele kadar, bu mücadelenin yasaya ve anayasa uygunluğu da önemlidir.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun toplumsal yönden hayati olan uyuşturucuyla mücadele konusunda ortaya koyduğu hassasiyet anlaşılırdır. Ancak söyledikleri şu sözler çok sorunludur: "Okulun çevresinde bir uyuşturucu satıcısını gördüğümüz zaman beni ne kadar kınarlarsa kınasınlar, ne kadar eleştirirlerse eleştirsinler o uyuşturucu satıcısının ayağını kırmaya polis görevlidir... Çok net söylüyoruz. Bu 2018 yılında bunların kafasına çökeceğiz ve milletimizi bu illetten kurtaracağız."
"Çökmek", "ayak kırmak", "ayağa sıkmak" mafya söylemidir. Bu tabirler demokratik bir devletin bakanına yakışmayacağı gibi yasal ve anayasal üsluba da uygun değildir. Terörle ve uyuşturucuyla mücadelede terörist odakların, mafyatik şebekelerin anladığı usullerle onlarla mücadele esas olmalıdır. Ancak mafyatik dille konuşmadan bu başarılmalıdır.
Her türlü kriminal, özellikle uyuşturucu ve terörle güvenlik güçlerimizin mücadelesinin başarısı için dua ediyoruz! Terörün finansmanında kullanılan uyuşturucuyla amansız bir mücadele Türk Milleti'nin beklentisidir. Okulların önlerinde ya da çevresinde gerekli tedbirlerin alınması ve uyuşturucu şebekelerinin çökertilmesi zorunludur. Ancak her şey hukuk, usul ve ilkeler çerçevesinde gerçekleştirilmelidir. Aksi takdirde uyuşturucuyla mücadele ederken bir de bakarsınız ki sonuçta uyuşturucu ticareti yapan iğrenç odakların amacına hizmet etmiş olursunuz.
Diğer yandan Türkiye'nin, haddini fena halde aşanlar ülkesi olduğu da unutulmamalıdır. "Vur deyince öldüren" insanların bu kadar bol olduğu bir yerde siz "ayak kırın" derseniz bu emri alanlar işi kafa kırmaya ya da öldürmeye kadar götürebilir. Malum Türkiye, "leb deyince leblebiyi" anlayanlar ülkesidir.
Kaş yaparken göz çıkarmak
İçişleri Bakanı Sayın Soylu'nun Ana muhalefet liderine "bittin sen bittin" diye gürlerken de konuşması haddinden fazla sorunluydu. AKP'li yetkililer iktidarlarını kadir-i mutlak olduklarını düşünüyorlar. Bu nedenle de her yolu kendileri için meşru görebilmektedirler. Bu tür zihniyete sahip olanlar, ellerine geçirdikleri güçlerin kontrolsüz olmasını isterler. Onlar, topluma ait her şeyin aynı zamanda kendilerine de ait olduğunu düşünür hem de kendilerinden ibaret sayarlar. Bu nedenle toplumları çıkarları doğrultusunda yalnız yönetmezler, aynı zamanda biçimlendirirler de.
Demokrasilerde ise devlet ve hukuk birbirinden ayrılmaz iki kavramdır. Kırmak, çökmek, dökmek gibi devleti yönetenlerin görevi yoktur. İçişleri Bakanı mevcut üslubuyla kaş yaparken göz çıkarmak tehlikesiyle Türkiye'yi karşı karşıya bırakmaktadır. Bu üsluptan süratle vaz geçilmelidir.