ATO'da Algı operasyonları devrede!
Ankara Ticaret Odası seçimleri birçok mesajı içinde barındırırken, Gökçek imparatorluğunun da bir anlamda sarsılması anlamına geliyor.
Benzer bir tablo Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinde de yaşanmıştı. Mansur Yavaş seçimleri önde götürürken, nereden geldiği belli olmayan oylar birdenbire Gökçek'in hanesine yazılmış, görevi olmadığı halde dönemin İçişleri Bakanı Efkan Ala Yüksek Seçim Kurulu'na gitmiş, polis helikopterlerinin gecenin köründe ne için havalandığı hâlâ açıklanamazken, yüzlerce noktada, yakılmış, imha edilmiş Mansur Yavaş oyları bulunmuştu.
Ne kadar itiraz edilse de incelemelerden bir sonuç çıkmamıştı. Aslında o gün, Ankara'daki Gökçek imparatorluğu için müthiş bir yenilgiydi. Seçimin bu şekilde kazanılması, AKP'nin tepe yönetimini de rahatsız etmiş, aynı akşam "Gökçek'in bu son adaylığıydı" yorumları genel merkez koridorlarında sık sık dile getiriliyordu.
Melih Gökçek'in 17-25 Aralık sürecindeki ve 15 Temmuz öncesindeki sessizliği, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da hoşuna gitmiyordu. Bu durumdan dolayı Gökçek, kamuoyunda "Sayın Erdoğan'a yeteri kadar destek vermedik, onu yalnız bıraktık, kamuoyunun önünde özür diliyorum" diyerek defalarca günah çıkarmaya çalıştı. Siyasi kariyerinin sonuna geldiği net bir şekilde görülüyordu.
Ama Gökçek siyasetten ve güçten uzak durma taraftarı değildi. İsmi yıpranmaya başlayınca, oğlu Osman Gökçek'i biraz daha öne çıkarmaya başladı. Çok büyük paralarla kurdukları gençlik federasyonunun göstermelik başkanı yaptı, düzenlenen festival ve organizasyonlara milyonlarca TL para harcandı. Onların nazarında bunların hiçbirisi "boşa değil" aksine "geleceğe yatırım"dı.
Ancak istedikleri vekillik, adaylık bir türlü gelmiyordu. Bu yüzden "iş başa düştü" diyerek yeniden kolları sıvadılar. Bu sefer hedefte Türkiye'nin en önemli ve etkin odalarından biri olan Ankara Ticaret Odası (ATO) vardı. Yönetimdeki isimler şüpheli bir şekilde ardı ardına istifa edince yönetim düştü ve seçim kararı alındı. İstifaların geldiği anda yandaş medya dışındaki merkez yayın grupları bile "Osman Gökçek tek aday" diye başlıkları atmaya çoktan başlamışlardı.
Sonrasında Ankaralıların yakından tanıdığı Gürsel Baran adaylığını açıkladı. Hiçbir kutuplaşmaya, tartışmaya, siyasi söyleme girmeden, "tek amacım ekonomiye katkı sunmak, hizmet etmektir" diyerek seçimi çok rahat bir şekilde kazandı. Hiçbir yerden destek almadan, bileğinin hakkıyla kazandı.
Odayı baskın seçime götürerek almak isteyen Gökçeklerin planı tutmamıştı. Bu aynı zamanda büyük bir prestij kaybı anlamına da geliyordu.
Tabiî bu psikolojik durumun aşılabilmesi kolay olmayacağı için seçimlere gölge düşürülmesi için algı operasyonunda gecikmediler. Hemen video çalışmaları, TV yorumları, yandaş yazarlara siparişlerle "FETÖ'nün ATO'ya sızdığı" manipülasyonu başlatıldı.
Oysa düz anlamda da, yan anlamda da seçimi kaybetmişlerdi, daha da ötesi yoktu!
Beyaz TV'nin yorumcularından ve aynı zamanda Sabah Gazetesi köşe yazarı Rasim Ozan Kütahyalı da bu operasyonlara dünkü köşesinden "Ankara'da tuhaf bir olay" başlığıyla dahil oldu.
Ankara'nın en güzel yanının İstanbul'a dönüş yolu olduğunu söyleyecek kadar başkentten bihaber olan Kütahyalı, yazısında ilginç imalarda bulunarak seçimi tartışmalı hale getirmek isterken aynen şu ifadeleri kullanıyor: "Zaten yeni seçilen ATO yönetimini ilk tebrik edenlere bakılınca tuhaf ittifak ortaya çıkıyordu... CHP'nin en müfrit ve Erdoğan karşıtı milletvekillerinin başında gelen Aykut Erdoğdu yeni yönetimi övüp tebrik ediyordu. Aynı şekilde Meral Akşener'le kol kola olan ve en aşırı Erdoğan karşıtı duruşlardan birine sahip Sinan Oğan yeni yönetimi övüp tebrik ediyordu. Tüm Erdoğan karşıtı yayın organları kazanan yeni yönetimi övüp tebrik ediyor, Osman Gökçek'e dümdüz gidiyordu."
Yazısının içine gizli bir FETÖ iması da yerleştiren Kütahyalı seçimi bu ittifakın kazandığını iddia ediyordu. Tebrik edenler üzerinden geliştirdiği teziyle Gökçek'lere yaranmaya çalışıyordu. Ama Kütahyalı bunu yaparken büyük çamlar devirdiğinin farkında değil.
Çünkü ATO'nun yeni başkanını ilk tebrik edenlerden biri Cumhurbaşkanı Erdoğan...
Şimdi burada bir soru ortaya çıkıyor; Kütahyalı'nın tezine göre Cumhurbaşkanı da mı bir ittifakın içindedir?