Ateş topu Orta Doğu'dan "zaferle" çıkılmaz!

Ateş topuna dönen Orta Doğu coğrafyasında zaferle çıkmak hatta "kalıcı barış"ı sağlamak kesinlikle mümkün olmuyor.

Tarih göstermiştir ki, asırlardan beri bunalım üreten Orta Doğu'da "huzur" ve "güven" bir türlü sağlanamıyor.

Orta Doğu'nun coğrafyası da daima karmakarışık bir görünüm sergiliyor.

Artık, dünyanın endişeyle odaklandığı Orta Doğu'da, tarihi bir "trajedi" kendini bir kez daha gösteriyor.

Yüce Allah'ın kutsal elçileri Peygamberlerin bile, "barış" ve "huzur"u sağlamak üzere, Orta Doğu'dan çıktığı düşünülürse, ne "derin" bir coğrafyanın karşımıza dikildiği, kendiliğinden anlaşılıyor.

İnsanoğlu, "çelişkiler yumağı" haline getirilen gezegeninde, çaresizlik içinde çırpınıp duruyor.

Din ile mezhep ile kısacası inanç ile oynamanın ne "korkunç" gelişmeler gösterdiği yeniden ispatlanıyor.

Irak ve Suriye'nin kuzeyinde devam eden çatışmalar gittikçe alevlenirken ve Türkiye'yi şimdiden zor duruma düşürmenin yanı sıra, PKK terörünün bir türlü önlenememesi ülkemizi çok "hassas" duruma sokmuş bulunuyor.

FETÖ'nün ülkeyi parçalama girişimini atlattığı sanılan Türkiye'de "siyasi" atmosferin çok sağlam, çok tutarlı ve çok barışçıl olması gerekiyor.

Ne var ki, yaşanan birkaç günlük "balayından sonra" politik hamlelerin yapıldığı görülüyor.

En azından, yeniden gündeme taşınan "Başkanlık Sistemi" tartışmalarının Türkiye'ye zor günler yaşatacağı korkusu gün be gün tedirginlik doğuruyor.

Söz "Başkanlıktan" açılmışken, sistemin yıllardan beri uygulandığı ABD'de bile, dünyadaki iz düşümü insanlığı özellikle İslam alemini daima dehşete düşürüyor.

"Başkanlık", "Yarı Başkanlık" ve benzeri yönetimlerin özellikle Orta Doğu'da doğurduğu izlere kısaca da olsa yeniden değinmek de bugünlerde önem kazanıyor.

Bunca iç ve dış kargaşaya daha doğrusu tehlikeye rağmen gündeme yeniden getirilen "Başkanlık" sisteminin aslında bütün İslam ülkelerinde, sık sık kargaşaya, iç isyanlara ve çatışmalara sebep olduğu nedense dillendirilmiyor.

Bütün İslam coğrafyasında eksilmeyen sancının sebebi başkanlık veya benzeri "mutlak yönetim", "otoriter yönetim" veya "tek yönetim"den kaynaklandığı da kuvvetle iddia ediliyor.

Bu arada, tarihi kanlı kavgaların ve iç çatışmadan odaklanan isimlerin başında gelen; Nasır, Hafız Esad, Saddam Hüseyin ve Muammer Kaddafi hatta Ürdün Kralı Hüseyin'in, bu tür başkanlıktan veya benzer şiddetli yönetim tarzından asla vaz geçemedikleri hemen hatırlanıyor.

Sudan, Mısır, Yemen, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri, İran, Irak, Suriye, Katar, Suudi Arabistan, Kuveyt, Lübnan, Ürdün, Umman, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Tacikistan, Türkmenistan ve Afganistan'ın yönetim şekli başkanlığı andırırken, buralarda sıkıntı hiç eksilmiyor.

Oysa, hür dünya hızlı bir şekilde ileri demokrasi rejimlerinin peşinde koşuyor.

Nereden bakılırsa bakılsın, Başkanlık veya benzeri sistemlerin özellikle İslam dünyasında, demokrasi yapılanmasından hatta insan haklarından uzaklaşmaya neden olduğu ortaya çıkıyor.

****

Ağabeyimiz Altemur Kılıç'ın ardından

Alanya'da "rahmani rahman"a kavuşan değerli ağabeyimiz ve duayenimiz Altemur Kılıç'ı dün "ufukların ötesine" uğurlarken bile, mesleğimizin ne denli hem "vefa" hem de "cefa" yüklü olduğunu hissettiriyor.

Gerçekten de, Altemur Kılıç gibi; sempatik, iyiliksever, dürüst, mesleğinde hünerli, arkadaş canlısı ve en önemlisi vatansever insanları bulmak artık çok zor oluyor.

Her şeyden önce, Altemur Kılıç'ın hayat öyküsünün çok renkli, çok dolu, çok hareketli ve çok başarılı olduğunu hatırlatmak icap ediyor.

Atatürk'ün silah arkadaşı Kılıç Ali'nin oğlu olma onuruna sahip Altemur Kılıç'ın bir Kore Savaşı Gazisi olduğunu da unutmamak ve unutturmamak biz dostları ve arkadaşlarına düşen görevlerden oluyor.

40 yıllık dost Altemur Kılıç'tan çok şeyler öğrenmemizi de belirtmemiz bize düşüyor.

Dillere destan "dalgınlığı" bile asla hafızalardan silinmeyecek bir şahsiyeti 92 yaşında olmasına rağmen yitirmenin derin üzüntüsü, bütün sevenlerini sarmalamış bulunuyor.

Mekanı "Cennet-i Ala" olsun, nurlar içinde yatsın.

Yazarın Diğer Yazıları