Atatürk’ün ulusal bağımsızlık anlayışı

1935 yılına kadar TBMM’nin açılış yıldönümlerinde 23 Nisan Milli Bayramı kutlanırdı. Ayrıca yine 1935 yılına kadar yine 23 Nisan Çocuk Bayramı kutlanırdı. Bu iki bayram 1935’te “Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” olarak birleştirildi. Ulusal Egemenlik veya Milli Hakimiyet, egemenliğin doğrudan doğruya ve kayıtsız-şartsız millete ait olmasını ifade eder.
Atatürk’ün ulusal egemenlik anlayışında temel ilkeler özetle:
1. Emperyalistlere ve mandacılara karşı ülkenin siyasi bağımsızlığı,
2. Padişahlık ve halifeliğin olmadığı bir Cumhuriyet düzeni,
3. İktisadi anlamda bağımsızlık, şeklinde idi.
Günümüzde küresel süreçte emperyalizm şekil değiştirdi. Daha kolay olarak içeriden ajanlar ve küresel spekülatif sermaye yoluyla top-tüfek kullanmadan daha kolay yoldan iktisadi emperyalizm yapılıyor. Bizde maalesef ‘Kontrolsüz Spekülatif Sermaye’, sermaye piyasasında, sahip olduğu bankalar kanalıyla, kapattığı kamu altyapı yatırımları yoluyla, fahiş kârlar elde ediyor ve bunları dışarıya transfer ediyor. 330 milyar dolara ulaşan dış borçlarımız nedeniyle her sene dışarıya 10 milyar dolara yakın faiz ödüyoruz.
Yanlış kur politikası yoluyla, dış ekonomik ilişkilerde her yıl yüksek cari açık veriyoruz... Faiz ve kâr transferi de içinde olan bu cari açık, bir ülkenin en iyi sömürülme göstergesidir. 2012 sonuna kadar geçen son on yılda Türkiye, 343.5 milyar dolar cari açık verdi. Üstelik bu cari açığı yatırım malı ithal etmek için vermedik... Ara malı ve hammadde ithal ettik. İçerideki ara malı üretimi ve hammadde üretimi artmadı. Tüketim malı ithal ettik. Yatırım malı içermeyen ithalat ve bu yolla verilen cari açık ülkenin kaynak kaybı demektir. Kan kaybı demektir. Bundan daha önemli bir sömürü düzeni olabilir mi?
Böyle bir sömürü işgalinde olan Türkiye için “IMF’ye borç verir hale geldi” denilmesi trajikomik değil mi?
Sonuç olarak, Atatürk’ün ulusal politikalarına yenilen emperyalistler, şimdi spekülatif sermaye yoluyla Türkiye’yi işgal etmiştir. Eğer siyasi iktidarlar Atatürk’ten ders alsaydı, Türkiye bu denli kan kaybetmezdi.
Kurtuluş savaşı Türkiye’nin yalnızca Yunanistan veya diğer işgalcilerle yaptığı bir savaşla sınırlı değildir. Kurtuluş savaşı aynı anda ekonomik bağımsızlık savaşıdır. Ülkenin birlik ve beraberlik alt yapısıdır. Bu temel felsefe hiçbir zaman eskimez. Tersine, Türkiye’nin her adımı bu temel üstüne kurulmalıdır.
Atatürk Türkiye’sinde belirgin iktisat anlayışı şöyle idi:
* Ekonomide tam bağımsızlık. Tam istikrar.
* Halk için akılcı çözümler.
* Ulusal çıkarları kollayan ekonomik ilişkiler.
* Açık ve şeffaf devlet.
Kurtuluş savaşında Rusya, Türkiye’ye destek sağlamıştır. Savaş sonrası, Atatürk, Rusların empoze etmek istediği ” sosyo-ekonomik “ sistemi kabul etmemiştir.
Ekonomide ideolojinin esiri olunmamış, ekonomik ve sosyal altyapıya göre ülke çıkarları ön planda tutulmuştur. 1923-1932 liberal ekonomi ile yeterli sermaye birikimi sağlanamadığı için, 1932’den sonra bu birikim ve yatırımlar devlet eliyle olmuştur.
Türkiye Osmanlı’nın borçlarını ödemiş, ABD’den aldığı 10 milyon dolar dışında dış borç almamış, dış ticaret açıkları vermemiş, ayrıca 1932 sonrası sanayi planları ve kamu yatırımları ile yüksek büyüme sağlanmıştır.

Yazarın Diğer Yazıları