Atatürk'ü kimse umursamadı
"Atatürkçülerin Atatürk'ü umursamaları için" karşı cepheden/mahalleden bir saldırı gelmesi gerektiğini anladım.
Yoksa, dünyanın en değerli bilgisini ortaya çıkarsanız da halkın, kitlelerin, elitlerin, yöneticilerin, kamuoyu oluşturucuların umurunda olmuyor demek ki.
"Elekçiler" yani "kapı tutucular" zihinlerimizin kapısından geçmesine izin vermiyor!
*
Geçen hafta bugün "Atatürk Yanlış Yere Defnedildi!" başlıklı yazımda, Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun kitabındaki iddiayı yazmıştım. Yakup Kadri, Atatürk'ün Çankaya'da gömülme vasiyetinin yerine getirilmediğini iddia ediyordu. Öyle ağır sözleri vardı ki: "Atatürk yıllar ve yıllarca Etnografya Müzesi'nin eşyaları arasında bırakıldı (…) şanına lâyık bir Anıtkabir inşası işi, her baştan savma işler gibi, bir komisyona havale edilip uyutultu!"
*
Ama bu "gerçek" (hakikat), avukatların meslek birliği olan baroların bölünmesi ("Çoklu Baro") yasası kadar ilgi görmedi.
Hatta, "haber değeri" olarak yanına bile yaklaşamadı.
*
Ben kitlelerin bu duyarsızlıklarına alışkınım. Kuramsal olarak bildiğim "insan doğasının yapısını" günlük pratiklerde de görüyor ve koca bir ülkenin "araştırma alanı" (sosyal bilimlerdeki "alan araştırması") olduğunu görüyorum.
Hegel ile Freud "Kültür, arzunun hareketinden doğar" görüşünde birleşiyordu. Atatürk de, kurduğu cumhuriyeti tanımlarken, "Cumhuriyetin temeli kültürdür" demişti. Ancak, kendisini cumhuriyetçi sanan kitlelerin, bugün, gerçekleri konuşmak, tartışmak ve onlara ulaşmak gibi bir "hareket arzusu" içinde olmadığı ortadadır. Mustafa Kemal'in "hakikatleri konuşmaktan korkmayınız" sözü de ortada durmasına rağmen.
*
Tarihimize, tarihi gerçeklere Atatürk'ün de vasiyeti üzerine sahip çıkalım.
Tabii, Atatürk'e, eserleri ve ilkelerine sahip çıkmayı unutmadan.