"Atatürk yanlış yere defnedildi!"
İBB Başkanının büyük sükseyle duyurduğu, amacı -henüz- net olarak anlaşılamayan 6,5 milyon liralık "faili/kimliği meçhul tablo" satın alma tartışmaları sürüyor.
Yanıtsız sorularla dolu bu "vaka" bir siyasal pandemiye dönüşür mü, kimileri entübe olur, yoğun bakıma alınır mı bilinmez ama biz çok daha ciddi ve tarihi bir olaya dönelim.
Biraz sabırla ve sırayla.
"Hakikatleri konuşmaktan korkmayınız."
Mustafa Kemal Atatürk, hakikatleri konuşmaktan korkmayınız, diyor (ADD resmi internet sitesi).
"Bu hakikatleri milli akide tanıyarak muhafaza edebilecek bir toplum olabilmemiz" gereğinden söz ediyor. ("Gizli Sözler", s. 78).
*
Yani, gerçekleri söylemek bir ulusal/milli ilkemiz, inancımız olmalıdır diyor.
Hakikat aşkı ile ışık serpmeye ve aramaya çalışmak
Ta 24 Mayıs 1918'de, Ruşen Eşref Ünaydın'a armağan ettiği fotoğrafının arkasındaki yazıda ise, "Bugünün karanlıkları, ahlaksızlıkları, şarlatanlıkları içinde sırf vatan ve hakikat aşkı ile ışık serpmeye ve aramaya çalışan bir gençlik gördüğünü" ifade ediyor ("Sen Uyu, Beni Bekleme Türkiye", s. 832).
*
Mustafa Kemal, özet olarak, her koşulda gerçekleri söyleyin diyor.
Biz de söylüyoruz, güncel siyasal çıkar ve beklenti içinde olmadan.
Yakup Kadri Karaosmanoğlu
Sonuca yaklaşırken, Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun kim olduğunu da anlatalım.
Yakup Kadri, Cumhuriyetimizin en önemli yazarlarından. Realizm/gerçekçilik akımını benimsemiş bir yazar.
*
Atatürk'ün, "Türkiye'nin sesini dünyaya duyuracaktır" diyerek kurdurduğu Anadolu Ajansı'nın kurucularından.
O dönemde milletvekillikleri ve diplomatlık yapmış önemli bir değerimiz.
Kitleler, -okumamış olsa da- roman, öykü, şiir ve oyunlarının pek çoğunu bilir: Nur Baba, Kiralık Konak, Yaban, Politikada 45 Yıl, Hüküm Gecesi, Sodom ve Gomore, Ankara, Bir Sürgün, Hep O Şarkı, Milli Savaş Hikâyeleri, vd.
Çok büyük iddia!
Şimdi gelelim, hepimizi ilgilendiren, üzerinde tartışma yapılmayan, nedenleri araştırılmayan ya da örtülmek istenen bir gerçeğe.
Yakup Kadri, Atatürk'ün kendi defniyle ilgili vasiyetinin yerine getirilmediğini iddia ediyor.
Bunu sağlam bir kanıta da dayandırıyor.
*
Karaosmanoğlu'nun, bugün bize çok ağır gelen, "duymak bile istemediğimiz" açıklamaları var.
Politikada 45 Yıl kitabında şöyle diyor:
"Lâkin, halk vicdanında derin tepkiler uyandıran başka bir mesele daha vardı ki, o da Atatürk'ün yıllar ve yıllarca Etnografya Müzesi'nin eşyaları arasında bırakılışı ve şanına lâyık bir Anıtkabir inşası işinin, her baştan savma işler gibi, bir komisyona havale edilip uyutulmasıydı."
*
Benzer sözleri, bu satırları okumadan önce, birkaç haftadır ekranlarda ve buradaki köşemde dile getirdim.
Atatürk'ün milli mücadele sırasında, hastalığında ve öldükten sonra hep yalnız olduğunu vurguladım.
4.500 yıl önce, o günkü teknoloji ile Mısır piramitlerinin bile yaklaşık 25 yılda yapıldığı gerçeği karşısında, yüce önder ebedi istiratgâhına defnedilebilmek için 15 yıl bekletildi!
Onun büyük başarısı, bu büyük yalnızlığına karşın çok iyi bir örgütçü olmasında yatıyordu.
Asıl büyük gerçek!
Yakup Kadri asıl büyük iddiayı şöyle yazıyor:
"Bu komisyonda bulunan Falih Rıfkı Atay kendisinin bana anlattığına göre- Atatürk'ün Çankaya'da gömülmek istediğini ve bu dileğini adeta bir vasiyet şeklinde tekrar ettiğini hatırlatır [dururmuş]."
Peki ne olmuş?
"Nihayet, dönüp dolaşılmış, cumhurbaşkanlığı genel sekreterinin [Kemal Gedeleç] ısrarlı teklifi üzerine bugünkü Anıt-Kabrin yeri kabul edilmiş."
Yakup Kadri'nin bu satırların ardından yazdıklarını buraya almıyorum.
Gereklilik ortaya çıkarsa onları da yazarız!
*
Tarihimize, tarihi gerçeklere sahip çıkalım.
Tabii Atatürk'e, eserleri ve ilkelerine sahip çıkmayı unutmadan.