Atatürk takıntısının arkasındakiler
Bin dokuz yüz on ikide Trablusgarp'ta İtalyan askeriyseniz Mustafa Kemal'e saldırmak zorundaydınız.
Bin dokuz yüz on beşte Çanakkale'de Boğazı'nı geçmeye çalışan ANZAK askeriyseniz o zaman adı Mustafa Kemal olan Atatürk'e siz de saldırmak zorundaydınız.
Siz "Çanakkale Savaşı önemli bir savaş değildir" diyorsanız, "Çanakkale Şehitleri" için;
"Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
Gökten ecdat inerek öpse o pak alnı değer."
Diyen Mehmet Akif Ersoy'a da "serserinin teki" diye saldırabilirsiniz!
İzmir'i işgal edip Polatlı önlerinden ters yüz edilen ve son darbeyi 30 Ağustos'ta yiyerek tık nefes kalmış Yunan askeriyseniz "keşke Yunan galip gelseydi!" diyebilirsiniz.
Sonuçta Mustafa Kemal Atatürk, "Hayatta en hakiki mürşit ilimdir" diyor. Siz ise ünlü Shakespeare'in gerçek adının "Şeyh Pir" olduğunu tam bir ilmi (!) çalışma sonucunda açıklıyorsanız Atatürk'e saldırabilirsiniz.
Ne de olsa bu tür zihinler mazur görülür!
Din düşmanı din adamıysanız!
Dinî kıyafetler içinde din düşmanı bir adamsanız Haçlıları Anadolu'nun bağrında durduran, İslam'ı da Avrupa'nın içine taşıyan Türklükten istifa edebilirsiniz!
Bu durumda Anadolu'yu işgale yeltenen "Yunan ordusu halifenin ordusudur, asıl kafası kopartılacak mahlûkat Ankara'dadır." diyebilirsiniz!
Bu cümleyi kuran bir mahlûkatın hangi millete hizmet edeceği ve kime saldıracağı belli değil midir?
Böyle bir mahlûk Yunanistan'a sığınıp ve orada çıkardığı gazetede "Allah'ın huzurunda Türklükten istifa ediyorum, tövbe yarabbi tövbe Türklüğüme, beni Türk Milletinden atfetme" diye yazması yadırganacak bir husus değildir.
Siz Şeyhülislam Mustafa Sabri iseniz elbette Atatürk'e saldıracaksınız!
Çünkü O, Yunan'ı denize dökmüştür.
Eğer FETÖCÜ'yseniz Amasya'da yayınladığı genelge ile "Vatanın bütünlüğü, Milletinin istiklali tehlikededir. Milletin istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracak" diyerek milleti vatanını işgal etmiş düşmana karşı direnişe çağıran Atatürk'e elbette saldıracaksınız!
Çünkü FETÖ firarisi zat, "Vatanı satmanın" İslam'a göre günah olmadığını açıkça yazmıştı. O bunu şu cümlelerle ifade etmişti: "Mahşerde 'kulum niye ya vatanını sattın?' diye soru yok. Çünkü sorular Kur'an'dan çıkacak ve KUR'AN'DA 'VATAN SATMAK' diye 1 kavram yok."
CIA'nın emir erlerinden başka türlü bir tavır beklemek abesle iştigal olur!
Bu durumda CIA'nın emrindeki bir FETÖCÜ olarak "Vatanım; Ha ekmeğini aşını, ha uğruna kurşun yemişim." "Ey vatan gözyaşların dinsin, yetiştik çünkü biz" diyenler artık hedefinizdir. Zira vatansızın, milliyetsizin en büyük düşmanı vatanı savunanlardır!
Atatürk'e kimler saldırmadı ki?
Millî Mücadele sırasında "Mustafa Kemal'in muzaffer olduğunu görmektense, memleketin Yunanlar tarafından alınmasını tercih ederim." Diyenlerin torunları şimdilerde tarihin çöplüğünden Atatürk'e saldırıyorlar.
Mustafa Kemal Atatürk'ün kimlere karşı hangi mücadeleyi verdiğini de Sevr'in meşruiyetini savunmak için Amerikalı diplomatın söylediği şu sözlerden anlamak mümkündür: "Cinayet, Kur'an tarafından Muhammed dininin bir parçası olarak kabul edildiği sürece, Müslümanların Hıristiyanları ya da Yahudileri idare etmesine izin verilmemelidir".
Atatürk işte bu zihniyete karşı Kur'an'ı bu topraklarda hâkim kıldı ve ona saldıranları geldikleri yerlere geri gönderdi.
Atatürk, Türk Milletinin ve devletinin istiklal ve istikbali uğruna fedai can etmiş kurucu kahramanıdır. Şerefini ve unvanını oturduğu koltuktan değil savaş alanlarından almıştır.
Bu topraklarda yaşayan herkesin altında yaşadığı bayrağı en yüce yere diken kişidir. Devletin kuruculuğunu, milletin ve mabedin bekçiliğini yapmıştır.
Elbette onlar dün olduğu gibi bugün de Atatürk'e saldıracaklardır.
Atatürk'e saldıranlar aynı zamanda Türk, Türk Milleti ve Cumhuriyet'e de saldırmaktadırlar.
Atatürk takıntısının altında yabancıya duyulan gönüllü bağlılık sendromu vardır.
Tedavisi de yoktur!