Atatürk söylemişti

Her şakanın altında bir gerçek var... Başbakan’ın Putin’e söylediği “Bizi Şanghay beşlisine dahil edin” latifesinin altında da, dış politikada ve iç politikada Türkiye’nin korkulu ve tehlikeli bir dönemece girmiş olması gerçeği var.
Ali Cem Vatantürk’ün “Atatürk’ten Ulusa sesleniş” isimli kitabında Atatürk’ün konuşmaları yer alıyor. 70- 80 yıl önceki bu konuşmalar bugün olacakları gösteriyor. Kitapta yer alan ve Ata’nın söylediklerinden bazı örnekler şöyledir:
“Cumhuriyetimiz, öyle zannedildiği gibi zayıf değildir. Cumhuriyet bedava da kazanılmış değildir. Bunu elde etmek için çok kan döktük. İcabında kurumlarımızı savunmak için lâzım olanı yapmaya hazırız.”
Maalesef şimdi, Cumhuriyeti koruyan kurumlar, birer birer etkisiz hale getirildi. 1980 ihtilali, gençlerin depolitize edilmesi için her türlü yasal alt yapıyı yaptı. AKP ve CHP, Dersim isyanı gibi isyanları meşru göstermeye başladı. Dışişleri Bakanı, Osmanlı hayalleri kuruyor. BDP’nin talebi olan özerklik konusunda AKP ile CHP anlaştılar.
Ne var ki, ağacı ne kadar budarsanız budayın, geride kalan gövdesi daha gür dallar verecektir. Cumhuriyete bağlılık bugünkü gençliğin genetiğinde var. Unutmamak gerekir ki milletimizin baskın özelliği uçurumun kenarına gelene kadar sabır göstermesi ve fakat kritik sınırda çok sert bir tepki vermesidir.
Atatürk’ün bir diğer sözü: “Memleketin ve inkılabın, içeriden ve dışarıdan gelebilecek tehlikelere karşı korunması için, bütün milliyetçi ve cumhuriyetçi kuvvetlerin bir yerde toplanması lâzımdır. Bu kuvvetler ortak amaç uğruna birleşmelidir.” sözüdür.
Türkiye’yi medeni bir ülke yapan, diğer islam ülkelerinden ayıran özelliği laikliği benimsemiş olmasıdır. Laiklik olmazsa, demokrasi de olmaz. Şimdi laikliğin anayasadan çıkması için, siyasi partiler el birliği yapmış görünüyor. Yani tehlike içeriden geliyor.
AKP’nin ortadoğu politikası da, dışarıdan gelecek riskleri tırmandırdı. Toplum endişe içinde bekliyor.
Atatürk, Osmanlı dönemindeki yabancı sermaye hakimiyetini önlemek gerektiğini de şu sözü ile belirtmiştir: “Eğer tüccar, işadamları bizden olmazsa, milli servetin önemli bir kısmı şimdiye kadar olduğu gibi, yine yabancılarda kalacaktır. Onun için milli ticaretimizi yükseltmeye mecbursunuz”
Ne var ki, biz cari açığı finanse etmek için özelleştirilen kuruluşlardan tutun da, imalat sanayiine, bankalara kadar ülkenin varlıklarını yabancı sermayeye devrettik.
Atatürk’ün dinin kutsallığı ve din tacirleri ile ilgili olarak yine 1923 ve 1930 yıllarında söyledikleri de şöyledir:
“Türk Milleti daha dindar olmalıdır, yani bütün sadeliği ile dindar olmalıdır demek istiyorum. Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına olanak yoktur. Yalnız şurası var ki, din Allah ve kul arasındaki bağlılıktır. Dinden maddi menfaat temin edenler, iğrenç kimselerdir. İşte biz, bu vaziyete karşıyız ve buna müsaade etmiyoruz. Bu gibi din ticareti yapan insanlar, saf ve masum halkımızı aldatmışlardır. Bizlerin ve siyasilerin asıl mücadele ettiğimiz bu kimselerdir. ”
Bugünkü siyasi partilerin hiç biri, inanç özgürlüğüne bu kadar açık ve gerçek tarafıyla bakmıyor. Tersine din istismarı için yarışıyorlar. Bazıları dini ticaret için bir araç olarak kullanıyor.
Eğer bu gün, din istismarcıları olmasaydı, akşam Musa’ya sabah İsa’ya evet diyenler olmasaydı, bugün bu konuları tartışmayacaktık ve yerine kalkınma ve teknolojiyi tartışacaktık.

Yazarın Diğer Yazıları