Atatürk ile dalga geçmek ve ötesi!
Türkiye’nin durumuna, yukarıdan bakılacak olursa, yaşanan olayların akıl ve mantıkla izah edilmesi mümkün değildir. Kendi devletinin kuruluş veya varoluş felsefesini reddeden bir siyasi kadro iktidarı ele geçirmiş, her geçen gün onu çökertmeye çalışıyor. Çatı çökerse iktidar ve yandaşları da altında kalacak ama buna rağmen kin ve nefretle hareket ederek, başlangıçta ne yapılmışsa hepsini karalıyorlar.. İçinde Türk ve Atatürk olan hangi kültürel, siyasi değer varsa hepsinin üzerine çamur atıyorlar. Son olarak “seçilmiş bir travma” olan Dersim harekatı üzerinden Türk Milleti’nin önemli bir kısmını, yani Alevileri kuruluş felsefesinden ayırmaya çalıştılar.
***
Bugünlerde ise artık Cumhuriyet değerleriyle alay etmeye başladılar..
Öyle ki her gün, ilkelerini Atatürk’ün tespit ettiği kuruluş felsefesini çürütmeye çalışan bir yazar, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Yönetim Kurulu üyeliğine getirilebildi. Bu artık normal bir durum değildir.
Mevcut iktidar, Türk siyasi kimliğini tanımadığını, hatta Anayasa’dan çıkarmak dahi istediğini, yerine şimdilik “Türkiye vatandaşlığı” kimliği getirmek istediğini defalarca açıklamıştır. Ana muhalefetin içinden birkaç kişi de aynı düşünceyi seslendirebilmiştir.
“Ne mutlu Türküm diyene sözünü dağlara taşlara yazdılar. Bu ilkelliktir ve aşılacaktır” diyen bir kişi, Türklere Cumhurbaşkanı olabilmiştir. Ama Milli Güvenlik Kurulu toplantılarında askerlerle birlikte “Tek bayrak, tek millet, tek vatan ortak paydamızdır” kararının altına da imza atmaktadır. Bu ikisi aynı anda bir kişinin düşüncesi olamaz.
Peki bu durumun akılla mantıkla izahı yapılabilir mi?
Atatürk’ün kurduğu Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu’nu yönetecek olan kurumun başına, Atatürk’ün eğitimin temeline yerleştirdiği Ergenekon destanı için “Moğollara aittir” diyen, “Türklerin sembolü olsa olsa bozkurt değil kangal köpeğidir” diye yazabilen bir kişinin getirilmesi, bütün Türklerle dalga geçmek değil midir? Ve buna neden gerek duyuluyor acaba?
Hayır hayır, bu tutum, çok güçlü olmanın göstergesi değildir. Zayıflığın göstergesidir. Güçlü olanlar, düşman kabul ettikleri kimselere veya toplumlara saygılı davranır.
***
Türk Milleti, böyle seçilmiş travmalarla veya alaylarla kendine güvenini kaybedecek bir millet değildir. Bu millet öyle bir evladını çıkarır ki, bütün cihanı alt edecek stratejileri tek başına üretebilir. Tarihten ibret almayanlar, psikolojik operasyon yapmaya devam etsinler bakalım. Sonuçta ellerine ne geçecek, bütün dünya yeniden görecektir.
Ünlü Kazak şairi ve düşünürü, Muhtar Şahanov’a Türk halkına mesajını sormuştum:. Şöyle cevap vermişti
“Ben Atatürk konseptinin yolundayım. Atatürk, çok zeki, dirayetli bir şahsiyettti. O bütün Türk varlığının, bütün Türk halklarının bağrına basması gereken ve her millete nasip olmayan Tanrı vergisi bir ruhtur. Biz Türk halkları olarak onun izinden gidersek, onun bizi görmek istediği yere ulaşabiliriz. Tarihin her döneminde büyük şahsiyetler gelir ama, onlara büyüklüğü veren kendi milletinin ruhudur. Kendi ruhunu temsil eden böyle ruhlara gereken saygı gösterilmezse, bu o millete saygısızlıktır. Saygıyı kendi halkı göstermez veya saygısızlığa izin verirse, bu kendine saygısızlık demektir ve milleti alçaltır. Türk halkına kendi öz oğluna gösterdiği saygı nispetinde saygı duyulur. Bu yüzden Atatürk ruhuna uymayan işleri onun namına yapanlar sadece Atatürk’ü değil Türk Milleti’ni küçültmüş olur. Oysa Türk halkını takdir etmek gerekir ki onun içinden böyle bir ruh çıkmıştır. Bu ruhu kaybetmeyin!”