Atatürk filmi üzerine...
Türkiye’nin gündeminde olan Atatürk filmi ile ilgili olarak işi baştan ele alalım.
Aras Bulut İynemli’nin başrolünü oynadığı filmin yapımcısı kim?
Walt Disney Company’nin yan kuruluşu olarak 2019’da kurulmuş, abonelik sistemiyle çalışan içerik üreticisi Disney Plus şirketi değil mi?
Yapımcılığını üstlendikleri filmi, ABD’deki Ermeni lobisinin girişimiyle yayından kaldırdıklarını ilan ettiler. Tepkiler üzerine de dizinin film olarak Fox TV’de yayınlanacağını bir müjde gibi duyurdular.
Peki ne zaman yayınlanacaktı bu film?
Cumhuriyet’in 100’üncü kuruluş yıldönümünden itibaren...
***
Önce şunu bir tespit edelim. Cumhuriyetin 100’üncü kuruluş yıldönümü için bir Amerikan şirketinin dizi film yapması, Türkiye adına utanç verici bir durum değil midir? Türkiye’de kimsenin aklına böyle bir film yapmak neden gelmedi?
TRT’nin yakın zamanda yayınlanmış bir filmi vardı ama yeterli değildi. Cumhuriyetin 100. kuruluş yılı için hazırlık yapmayı bir Amerikan şirketinin planlamış olması, yeterince büyük bir ayıp değil mi?
Bunu geçtik diyelim... Bir Ermenistan gazetesinin, sosyal medyadaki tepkileri, “uluma” olarak nitelendirmesi ve Atatürk’e soykırım iddiaları üzerinden diktatör demesi de kanımıza dokundu...
İktidar ise konuyu Dışişleri Bakanı ve MİT Başkanı düzeyinde takip ediyor. Yapılan açıklamalarda “Atatürk’e saygısızlığa izin verilemez” gibi sözler de var...
İyi ama Ermeni lobisi, Ermenistan gazetesi veya Disney Plus’tan önce Atatürk’e saygılı mıydık?
Atatürk ve İnönü’ye “iki ayyaş” diyen kimdi? “Ayasofya’nın yeniden camiye çevrilmesi” diye gösterilen Cuma namazında Atatürk’e lanet okuyan kimdi?
Cumhuriyet dönemi için “80 yıllık reklam arası” diyen kimdi?
Bu saygısızlıklara izin veren düzen nasıl kuruldu?
Siyasal İslamcılık ile kuruldu değil mi? Oysa Ayasofya’nın müzeye çevrilmesi, İstanbul ve Çanakkale Boğazları ve Marmara’yı tamamen Türk egemenliğine alan Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ni imzalaması için Sovyetler Birliği’ne yapılan bir jestti. Kaldı ki Ayasofya ibadete kapalı da değildi...
İstanbul’u fetheden Fatih Sultan Mehmet’in laneti de aslında İstanbul’u parsel parsel yabancılara satacak olanlara idi...
Ali Erbaş ise o Cuma hutbesinde, "Fatih Sultan Mehmet Ayasofya'yı cami olması için vakfetti. Bizim inancımızda vakıf malı dokunulmazdır, dokunanı yakar! Vakfedenin şartını çiğneyen lanete uğrar" demişti.
Halbuki İslam inancında “vakıf malına dokunulmaz” diye bir kural yoktur. Vakıflar, mülkiyetin devlete ait olduğu dönemlerde, yönettiği mülkün, kendi mirasçılarına kalmasını isteyenlerin geliştirdiği bir formüldür. İslam icadı da değildir!
***
Her neyse biz konumuza dönelim...
Atatürk filmi üzerindeki tartışma, bir defa daha gösterdi ki, Atatürk’e düşmanlık ancak, Türkiye topraklarında gözü olanların veya Türk egemenliğine son vermek isteyenlerin işidir.
Bir Müslüman Atatürk’e karşı olamaz. Çünkü Atatürk bütün Müslümanların şerefini kurtarmıştır! Çünkü Suat İlhan’ın tespit ettiği gibi “Atatürk devriminden önce, bugün Batı dediğimiz medeniyetin elindeki topraklar, 25.5 milyon mil kare idi. 1993’te bu rakam 12.7 milyon mil kareye, yani yarısına düşmüştür. İslâm dünyası ise 1920’de 1.8 milyon mil kare üzerinde egemenlik sahibiydi. 1993’te İslâm dünyasının sahip olduğu topraklar 11 milyon mil kareye yükselmiştir.”
İslâm dünyasını ayağa kaldıran güç, Atatürk modelidir! Buna rağmen, Türkiye’de ve Mısır’da siyasal İslâm, devletle mücadele etmiştir. O hâlde Türkiye’deki hareket noktaları, gerçekte İslâm’ı yüceltmek değil İslâm’ı yücelten Türk devletini yıkmaktır. Bu da emperyalist ülkelerin Haçlı ittifakı olarak kullandığı piyonlar olduklarını gösterir.
Bu bakımdan, iktidarın Atatürk’e sahip çıkması, olumlu bir gelişmedir...
Filme gelince... Henüz seyretmedik!