Atatürk: “Burada sofuların, dinle zevk verenlerin işi yoktur...”

Artık en büyük önemi terim komisyonlarına veriyordu. Bu komisyonlar ellerinden geldiği kadar cep kılavuzundan, taramalardan, derlemelerden, Divan’dan ve başka kaynaklardan araç alıp şaşılacak ölçüde çok terim uyduruyorlardı.

Doğu kültürünün terimleri kaldırılıyor, Batı terimlerinin Türkçe karşılıkları aranıyordu.
Bulunacak Türkçe karşılık Batı teriminin kavramını anlatabilmeliydi.
Karşılık, terimin kavramını anlatmıyorsa alınmayacaktı. Batı terimi Türk fonetiğine uygun imla ile millileştirilip alınacak; bu terim artık Türkçe sayılarak ortaokul ve lise öğretiminde kullanılacaktı.

Bütün komisyonların hazırladığı uzun listeleri gözden geçiremezdi; buna vakti yoktu. Yalnız Riyaziye yani Matematik Komisyonu’nun terimlerini kendi kontrolü altına almış, birer birer tartışmasını yaptırarak alınacak terimleri, Türk imlasıyla tespite çalışıyordu.

İlk terim ‘Riyaziye’ kelimesi idi. Komisyonun listesinde bu terime bir karşılık bulunmamıştı. Tartışma başladı:


Atatürk : “Riyaziye nereden gelir, anlamı nedir?”

Komisyon Başkanı: “Efendim, riyazattan gelir, sofuların sıkı perhizi demektir.”

Atatürk: “Bunun Batı terimi nedir?”

Komisyon Başkanı: “Fransızcası mathematique, İngilizcesi mathematics, Almancası mathematik’tir efendim.”

Atatürk: “Anlamı nedir?”

Komisyon başkanı: “Sayılabilen, ölçülebilen şeylerin sayılması, ölçülmesi yollarını araştıran birimler demektir.”

Atatürk: “Burada sofuların, perhizlerin işi yoktur. Bu terimin Türkçesi matematiktir efendim.”

Terim, böyle bir tartışmadan sonra, matematik olarak kullanılacaktı...

Yazarın Diğer Yazıları