Asla güven vermiyorsunuz!
Asansör faciasının sorumluları hesap verecekmiş. Davutoğlu, Başbakanlık Teftiş Kurulu’nu görevlendirmiş. Önce, “İnşallah” diyelim amma gerçek düşüncemizin, “Bu işin gerçek faillerinin asla cezalandırılmayacağı” yönünde olduğunu da söylemeden geçmeyelim...
Bu konuda o kadar çok karine var ki... Daha bir hafta kadar önce bir iletişim şirketinin, malum tapelerle ilgili olarak, “Montaj değil” demesi ilgili Bakanlardan birine soruldu, Bakan Bey, “Bu konuyu Bakanlar Kurulu’nda görüştük. Bu şirketin tapelerin montaj olup olmaması konusunda tespit yapma yetkisi yok” cevabını verdi.
Ne kadar utanç verici bir durum. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti’nin Bakanlar Kurulu bu konuyu görüşüyor, “Bu şirketin böyle bir tespit yapma yetkisi yok” sonucuna varıyor. Oysa Türkiye Cumhuriyeti Bakanlar Kurulu’nun, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’nın ve bütün yetkililerinin, “Yetkisi var mı yok mu” diye değil, “Bu iletişim şirketinin böyle bir teknolojisi var mı?” sorusunu sorması ve “Var” cevabı aldığında ise, “O bilgileri bize ulaştır, gereğini yapalım” demesi gerekirdi. Ama mesele üzüm yemek değil, üzüme musallat olanlara engel olan bağcıyı dövmek olunca sonuç işte böyle tecelli ediyor!
Siz şimdi bu zihniyetin asansör faciasının gerçek sorumlularına dokunabileceğine inanıyor musunuz? Soma’da dokunabildiler mi? Dokunamadılar, çünkü AKP’lilerin önemli bir kısmı kömür madeni işletmecisi, AKP’li belediyeler de fakirleri tavlamak için bu işletmelerde üretilen kömürlerin müşterisi idi...
İnşaat-AKP ilişkisi AKP-kömür ilişkisinden de yoğun bir ilişki. Daha asansör faciası tartışılırken meşhur müteahhit Ağaoğlu tarafından yaptırılan Finans Merkezi’nin de bulunduğu bir mahalle Meclis’teki torba yasa ile CHP’li belediyeden alınıp AKP’li belediye hudutları içerisine kaydırılmaya çalışılmıyor mu?
Niye?
Niye olacak, inşaat değerli, rant çok yüksek de onun için!
Gayretli muhabirler araştırmış, Torunlar İnşaat “TOKİ müteahhidi” imiş. TOKİ müteahhidi olunca, yaptığı bina TOKİ tarafından yaptırılan hastane, kışla, karakol, okul gibi “kamu yararına bina” sayılıyormuş ve “denetim dışı” imiş. İnsan, hastane, kışla, postane, okul her ne ise kamu binası niye “denetim dışı” diye merak ediyor, lâkin, bir müteahhit TOKİ müteahhidi olunca yaptığı o devasa, o yüz milyon dolarlar kazandığı binalar niye “denetim dışı” tutuluyor, gel de çık işin içinden!
Bir de NATO müteahhitliği vardı. NATO müteahhidi ne maliyeye ne belediyeye, ne yapı denetimi unsurlarına hesap verirdi. O yapacağını yapar, parasını cebine atardı. Çünkü NATO “sır” demekti, “Askeri sır” demekti. Artık on metreküp hafriyat yapıp bin metreküp hafriyat yaptım der miydi, demez miydi, bilemeyiz. Bildiğimiz bir şey vardı ki NATO müteahhitleri çok zengin olurlardı ve mesela meşhur spor kulüplerinin başkanlığına soyunur, on milyon, yirmi milyon dolarları kıytırık futbolcular için lokantada garsona bahşiş verir gibi rahatlıkla verirlerdi.
Bu paralar senin, benim, bu milletin paralarıydı. Bugün TOKİ müteahhitleri NATO müteahhitlerini de geçti.
Bakınız balık nereden
kokuyor!
“Dönemin Başbakanı” Erdoğan’ın oğlu bir vakıf kuruyor. O vakıf Bakanlar Kurulu kararı ile “Vergiden muaf” tutuluyor. İşin bu kadarı bile bir Batı ülkesinde “Nüfuzun kötüye kullanılması” olarak bir hükümetin sonunu getirmeye yeter de artar bile..
Ama Türkiye’de böyle olmuyor... O vakıf nerede bir AKP’li belediye varsa oradaki en güzel, ne rantabl arsa ve yapıları Belediye Meclisi kararları ile bünyesine katıyor, bir “Arazi ve inşaat” imparatorluğu haline geliyor, gelebiliyor... Neymiş efendim amaç eğitime destekmiş... Niyet iyi imiş... Hangi ülke eğitim sisteminde Başbakan çocukları Milli Eğitim Bakanlığı’ndan daha güçlü bir yurt ağına sahip olabilir? Tek istisna Türkiye’dir.. Başka bir tek örnek gösterin, özür dileyecek, tükürdüğümüzü yalayacağız.
Böyle bir Türkiye’de asansör faciasının gerçek sorumlusu bulunacakmış, güldürmeyin adamı...
Göreceksiniz, patrona hiçbir şey olmayacak.