Asker sevgisinden korkmayın
Türk Ordusu ile Türk Milleti arasında geleneksel ve güçlü bir bağ bulunmakta, Türk Milleti ordusunu sevmekte ve ona güvenmektedir. Ancak son yıllarda bu bağın koparılması, ona karşı olan sevginin aşındırılması ve her fırsatta onun itibarsızlaştırılması için yoğun bir psikolojik operasyon gerçekleştirilmiştir. Bunun gerekçesi olarak da, var olduğu ileri sürülen askeri vesayetin sona erdirilmesinin amaçlandığı çeşitli platformlarda dile getirilmiştir.
Durum böyle olmakla beraber bunun askeri vesayetin sonlandırılmasının yanında, bazı düşüncelerin önünde engel olarak nitelendirilen TSK'nın etkisizleştirilmesinin ve geçmişle hesaplaşmanın bir neticesi olduğuna ilişkin bir algılamanın bulunduğu da düşünülmelidir. Ayrıca uygulama sürecinde dozajın ayarlanamadığı, bunun da TSK'nın ve ona güvenen Türk Milletinin moral ve motivasyonunu etkilediği de dikkate alınmalıdır. Her ne sebeple olursa olsun hiç kimsenin, kendi silahlı kuvvetlerini rakip veya düşman olarak nitelendirmesinin mümkün olamayacağı gerçeğinden hareketle, gelişmelerin ortaya çıkarabileceği ülke aleyhindeki durumlardan kaçınılmasının ve olumsuzluk yaratacak durumların önlenmesinin uygun olacağı değerlendirilmektedir.
***
Geçen hafta TBMM'deki bütçe görüşmeleri sırasında bölücü siyaset yapan bir siyasi partinin sözcüsü, konuşması sırasında orada bulunan generallerin olduğu tarafa dönmüş ve onlara hitaben uygunsuz sözler sarf etmiştir. Esas itibariyle bu esef verici ifadeler, sadece orada bulunan generallere değil, onların nezdinde TSK'ya karşı sarf edilmiş sözlerdir. Oradaki korgeneral rütbesindeki müsteşar ve onunla birlikte olan diğer generaller, MSB bütçesinin görüşülmesi esnasında, Milli Savunma Bakanı'na müşavirlik yapmak üzere, bizzat bakanın yanında bulunmasını istediği ilgili personeldir.
Gerçekleşen olay, TSK'dan rahatsız olan bir kesimin, yukarıda ifade etmeye çalıştığım hatalı yaklaşımların sonucunda elde ettiği cesaretle gerçekleştirdiği vahim bir durumdur. Hatalı yaklaşımların yarattığı ortamı ve generallerin bütçe görüşmeleri nedeniyle TBMM'de bulunmalarını fırsat bilen bu zihniyet, Yüce Mecliste ve Türk Milleti'nin gözü önünde TSK'ya hakaret etmiştir.
Konuşmacı, kabul edilemez bu davranış biçimini, bölücü düşüncesinin ön plana çıkması sonucunda, ortamın yarattığı fırsattan da istifade ederek ortaya koymuştur. Kendisi gibi düşünenler bu durumdan memnundur. Ancak oturumdaki diğer üyelerin bu duruma tepki vermemesi dikkat çekicidir. Özellikle Milli Savunma Bakanı'nın, oraya getirmiş olduğu en yakın maiyetine ve onların nezdinde TSK'ya karşı sarf edilen sözlere karşılık vermemesi ve onları korumaması yadırganmıştır. Orada bulunan generallerin de bakandan, usulü çerçevesinde, bu yönde bir talepte bulunmamasına da bir anlam verilememiştir.
İktidarıyla muhalefetiyle, görüşmelerde hazır bulunan bütün milletvekillerinin bu duruma sessiz kalmaları üzüntü vericidir. Bu tepkisizliğin, beklenmedik bir şekilde cereyan eden olayın yarattığı şaşkınlıktan dolayı meydana gelen bir akıl tutulmasının sonucunda mı gerçekleştiği, yoksa olayın tasvip edilmesi anlamını mı taşıdığı anlaşılamamıştır.
***
Diğer bir konu da, her yıl Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün Ankara'ya gelişi münasebetiyle düzenlenmekte olan etkinliklerden biri olan ve Harbiyelilerin de yer aldığı Garnizon Koşusu'na, Ankara Valiliği'nce, geleneksel güzergâhın tahsis edilmemesidir. Geçen sene ilk defa, trafiği aksattığı ve vatandaşı sıkıntıya soktuğu gerekçesiyle bu koşuya müsaade edilmemiştir. Bu yıl da aynı gerekçeyle izin verilmeyeceği basında çıkmıştır. Geçen sene Valiliğin, halkın talep etmesi halinde konunun yeniden değerlendirilebileceğine ilişkin beyanı da yine basında yer almıştır.
Trafik çok çeşitli gerekçelerle sıkıntıya sokulurken, böyle geleneksellik kazanmış etkinliklere müsaade edilmemesi, uygun bir yaklaşım olarak algılanmamaktadır. Halkın askeri ve Harbiyeliyi gördüğü zaman onu alkışlamasından, ona sevgi göstermesinden çekinilmemelidir. Aksine bundan gurur duyulmalıdır. Milletin ordusuyla övünmesine, sevgisini tazelemesine vesile olan böyle olaylar, başka gerekçelerle önlenmemelidir. Bir vatandaş olarak zaman varken bunun bir kere daha değerlendirilmesini ve bu gururun yaşanmasına imkân tanınmasını dilerim.
***
Geçen günlerde, 1920'de kurulan ve o yıldan beri meclis dış güvenliği görevini yürüten TBMM Muhafız Taburu da meclisten ayrılmıştır. Meclisin önünden geçerken dikkatimizi çeken, Dolmabahçe ve Anıtkabir'de de görev ifa eden Mehmetçiğin, o asil duruşundan memnun olanlar ve gurur duyanlar olduğu gibi, ondan rahatsız olanlar veya böyle bir uygulamayı gereksiz görenler de olabilir. Yeni uygulamayı çok beğenenler de bulanabilir. Bunu kamuoyunun takdirine bırakıyorum. Ancak asker sevgisinden korkulmamasını, ülkemizin güvenliği sağlayan bu kuruma sevgi ve muhabbetle yaklaşılmasını ve milli değerlere karşı duyarlı olunmasını temenni ediyorum.