Asıl sorulması gereken...
AKP iktidarı, anayasada değişiklikler yapmak için bir dizi referandum planlıyor.
Nerede neyi değiştireceğini kimse bilmiyor. Tıpkı, açılım açılım diye tutturduğu zamanlardaki gibi.
AKP bunları gizli tutsa da, aslında neler yapacağını tahmin etmek zor değil.
“Sivil darbe” ve “faşizan” uygulamalar yapmakla suçlanan AKP Hükümeti’nin rahatsız olduğu noktalar belli.
Başta “yüksek yargının” (Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay’ın) yapısını değiştirerek yargıyı siyasallaştıracak. Tıpkı, RTÜK ve benzeri mesleki üst kurulların siyasallaştırılması gibi.
Sonra, TSK İç Hizmet Yasasının 35. maddesini saf dışı bırakacak. Bilindiği gibi o madde, Türk Ordusu’na “Cumhuriyeti koruma ve kollama” görevini veriyor.
Cumhuriyet ve Atatürk’ten çok hoşlanmasalar da, “Cumhuriyeti kollamak hepimizin görevi” diyerek anayasayı değiştirip, ardından o maddeyi yasadan çıkaracaklar.
Ama, asıl halka sorulması gereken konularda es geçecekler.
Örneğin, milletimiz AB’ye girmek istiyor mu, idama taraftar mı, milletvekili dokunulmazlığının kaldırılmasını istiyor mu, toprak satışları yapılmalı mı, stratejik kuruluşlarımız yabancıların eline geçmeli mi, v.d.
Koyun gibilik araştırması...
Geniş bir medya ağına sahip iktidar bu gücünü kullanarak halkı yönlendirecek.
Bakınız, Leeds Üniversitesi’nde bir araştırma yapılmış ve “grup davranışlarının” sırrı çözülmüş.
Diyorlar ki, “Hani, halk koyun gibi derler ya. İşte bu araştırma da, halkın koyun gibi olduğunu gösterdi.”
Kimseye hakaret etmek istemem. O yüzden bu araştırmaya “kitleleri yönlendirme araştırması” demek istiyorum.
Araştırmayı yapanlar, “Davranışı yüzde 5 belirler, yüzde 95 buna uyar” sonucuna varıyor.
Biliminsanları şöyle diyor:
“İnsanlar kalabalıklar halinde iken, koyun ya da göçmen kuş sürüleri gibi davranıyor. Aralarında pek bir fark olmuyor.
Bunu göre, yüzde 5’lik bir azınlık, kalabalığı etkileyebilir; yüzde 95 çoğunluk ise bunu fark etmeden azınlığı izler.”
Araştırmacılar, büyük bir salonda denek grubunu rast gele yürütmüşler. Grup içindeki bazı deneklere yer değiştirme emri verilmiş. Bir süre sonra aralarında iletişim kurmaları engellenen grup, farkına varmadan bu denekleri izlemeye başlamış.
Suçlu gizleniyor
Dün, Hrant Dink ölümünün 3 yılında anıldı.
Dink’in öldürülmesini herkes “Göz göre göre gelen ölüm” diye yorumluyor.
Bu konudaki haberlere bakılırsa, bu değerlendirme doğru.
Neredeyse önlem alması gereken herkesin bildiği, ama kılını kıpırdatmadığı bir cinayet bu.
Peki bu cinayet sırasında, halkın canını ve malını koruması gereken kimdi?
AKP Hükümeti!
Ama, nedense kimse AKP’ye toz kondurmuyor!.
İnanılmaz bir şey bu.
Sorumlular hâlâ mazlumu oynuyor ve halk yönlendiriliyor.
Dink’i anmak için toplananlar ve köşelerinde yazanlar ise, yüzde 95’lik büyük kitleyi koyun yerine koyuyorlar.
Necip Hablemitoğlu cinayetinde de aynı durum söz konusu değil mi?