Asıl hedef Fırat olmalı
Birinci Dünya Savaşı sırasında içinde bulunduğumuz yere geri döndük... Hiçbir şey tamamlanmadı sanki. Kaldığımız yerden devam ediyor gibiyiz.
Fark şu: İngiltere'nin yerini ABD aldı. Siyaset aynı siyaset, harita aynı harita..
Ne yalan söyleyeyim Arap politikacıların duruşu bile tamı tamına aynı..
Bakın..
Suudi Arabistan kimin yanında?
ABD'nin..
Dün de aynısıydı. Dünkü baş aktör İngiltere idi ve Suudlar da hemen yanı başındaydılar.
Küçük ayrıntıları bir kanara koyarsak, genel manzara aynı...
Size bir şey daha söyleyeyim mi? Uygulamaya koydukları siyaset oyunları bile aynı.
Bakın görüyor musunuz?
ABD ne yapıyor?
Bir taraftan PYD'ye silah veriyor. Öte yandan DEAŞ tehlikesinin geçmediğini söylüyor, ardından Türkiye'yi kandırma yoluna giderek, iyilik masalları anlatıyor. Halbuki ortada DEAŞ falan kalmadı.
Aynısını İngilizler de yapmıştı.
Birinci Sakarya Savaşı'nı İnönü kazanınca İngiltere'nin "bizim Jandarmamız" dediği Yunanlılar şaşkına dönmüştü. Hatta Yunanistan'da kriz çıkmış iktidar el değiştirmişti.
Bunun sonunda ne yapacağını şaşıran İngiltere "eyvah... " dedi. "Mustafa Kemal'in bu başarısı sömürgelerimizde etkili olursa biz ne yapacağız?" Sadece bu da değil. İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Curzon'un içinde bulunduğu hükümetin de tehlikeye gireceğini düşündü... Öyle ya Yunanlılara destek olunmasını onlar garantilemişti. Şimdi Yunanlılar yenilmişti. Hemen karar verdiler ve dediler ki: "İngiltere kimsenin yanında değildir. Bütün çatışmalara eşit uzaklıktadır. Tarafsızdır" mesajı verelim. Öyle yaptılar..
Ama Yunan Dışişleri Bakanlığını ziyaret eden İngiltere Büyükelçisi Lord Granville öyle söylemedi. Yunan Dışişleri Bakanı Baltacis'e: "Takdir edersiniz ki galip devletler arasında çıkacak bir anlaşmazlık kurmak istediğimiz ebedi barışı tehlikeye atabilir... Ayrıca idaremiz altındaki Müslüman kamuoyu ile başımız dertte. Onları dikkate almamız gerekliydi.." dedi.. Kısaca: "Toparlayın kendinizi. Sizden vaz geçmedik. Arkanızdayız.." demekteydi. Ama dünyaya verdikleri mesaj böyle değildi..
İşte bunun bir benzerini şimdi ABD yapıyor.
Bu sebeple Türkiye Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu haklı olarak "güvenemediğini" söylüyor.
Artık bilmeyen ve duymayan yahut anlamayan kalmadı.
ABD'nin asıl amacı belli: İsrail'in güvenliğini sağlamak. Bunun için önce, koridor açmak istedi. Sonra bölgedeki devletleri ve toplumları ürkütmemek için Barzani'ye itiraz etti. Ama şimdi BOP'un bir alt planı devreye konulmuş durumda. Bir ucu Suriye'nin ta güneyinde, beriki ucu Fırat ile bütünleşmiş ve Türkiye'nin tam sınırında olan coğrafya da özerk bir yapı kurmak... Uzmanlara göre bunun asıl amacı, önce İran'ı etkisizleştirmek. Esad yönetimini belirli bir alanda tutmak ve kontrol edilebilir hale getirmektir..
Sonrası?
Sonrası elbette, Büyük Orta Doğu Politikalarının (BOP'un) varmak istediği sonuca ulaşmaktır. Meseleye buradan yaklaştığımızda gelecekte Türkiye'nin Doğu ve Güneydoğu Anadolu toprakları hedeftir...
Bu sebeple emekli general Hakkı Pekin'in önceki gün yaptığı açıklamalar çok önemlidir. Pekin açıklamalarında, Afrin'i önemsiyor ama Türkiye için asıl öneme sahip olan bölgenin, Fırat bölgesi olduğuna dikkat çekiyor. Ve Türkiye'nin buradaki oluşumu engellemesi gerektiğini vurguluyor.
Yerinde ve doğru bir tespit...