Âşık Veysel’de güzellik
Değerli okurlarım, UNESCO’nun 2023 yılını Âşık Veysel yılı ilan etmesi Türk halkı üzerinde çok olumlu bir etki yapmış, pek çok yazar, kurum ve kuruluş Veysel üzerine yazılar yazıp, kitaplar yayınlayıp çeşitli etkinlikler yapmışlardır. Örneğin halen Sivas’ta Veysel onuruna Âşıklar Bayramı düzenlenmektedir. Ben de Âşık Veysel yılı onuruna yayınladığım Âşık Veysel kitabımdan başka, yıl içinde çeşitli yazılar yayınladım. Yeniçağ’daki bugünkü yazımı da Âşık Veysel’e ayırdım. Dostlara selam olsun.
Güzelliğin on par'etmez
Şu bendeki aşk olmasa
Eğlenecek yer bulaman
Gönlümdeki köşk olmasa
Dinleyenin yüreğine işleyen, aşka dair söylenebilecek her şeyi içeren söz kümesi Âşık Veysel tarafından saf ve samimi bir dille söylenmiştir.
Görme özürlü bir âşık şiirin ilk dizesinde güzellik kavramını dile getirip şiire felsefi bir açıdan yaklaşmıştır. Veysel, Yunus Emre’den sonra bu kadar az sözcükle bu kadar çok şeyi anlatan ender âşıklardan biridir.
Sevdiğine seslenen Veysel, eğer benim sana karşı olan sevgim olmazsa senin güzelliğin (bir kuruşun dörte biri kıymetinde para birimi olan) on para bile etmez. Senin güzelliğinin kendi başına hiçbir değeri ve anlamı yoktur. Bu güzellik ancak benim içimdeki “aşk” sayesinde bir değer ve anlam kazanır. Gerçekten de güzeli güzel yapan ve güzel gösteren şey ona duyulan sevgi ve ilgidir.
Aşk söz konusu olduğunda akıl ve duyu organları susar, sezgi ve kalp gözü konuşur. Bu güzelliğin biricik yeri de insanın gönlüdür. Aşk ve marifet yeri bir anlayışa göre akıl değil, gönüldür. Güzelliğin eğleneceği, oturup kalacağı yer köşk gibi en değerli yer olan benim gönlümdür.
Bu güzelliğe sahip olduğuna inanılan sevgili o kadar yücedir ki, o en önemli konukların yeri olan insan gönlündeki köşklere layıktır.
Tâbirin sığmaz kaleme
Derdin dermandır yâreme
İsmin yayılmaz âleme
Âşıklarda meşk olmasa
Sevdiğinin güzelliğinin eşsiz olduğunu belirten Veysel, onun güzelliğinin yazıp tanımlamaya kalemler güç yetiremez diyerek, sevgilisinin mükemmel güzelliğini sergilemektedir. Kuş kanadı kalem olsa seven biri gibi sevgiyi dillendiremez. Veysel, âşıktır ve aşk derdi çekmektedir. “Derdin dermandır yarama” sözleriyle de çektiği aşk acısından memnun olduğunu dile getirmektedir.
Tanrı’nın adının âleme yayılmasını, âşıkların meşk edişine çalıp söylemesine bağlayan âşık, O’na duyduğu derin aşkı, derdinin dermanı olarak görmektedir.
Eğer âşıklar çalıp söylemese, güzellerin güzelliklerini dillere destan eden âşıkların onlar hakkında düzüp koştukları şiirler olmasa ne Leyla’nın, ne Aslı’nın, ne Şirin’in isimleri böylesine dillere destan olurdu. Senin adını da kimse bilmez ve unutulur giderdin. Âşık maşuku sever, aşk derdinin çaresi maşuktadır ve bu durum bazen kavuşmayla son bulur bazen de bu derman (sevgiliye kavuşma) âşık’ın derdine derman olmaz; yarasını daha da artırır. Veysel burada maşukun aşk derdinin, kendi derdine derman olacağını kesin bir dille vurgulamaktadır.
Veysel, halk bilgesi olup aşkı bilir ama meşki daha iyi bilir. Sevgiliyi derinleştiren, aleme sığılmaz yapan meşktir.
Kim okurdu kim yazardı
Bu düğümü kim çözerdi
Koyun kurt ile gezerdi
Fikir başka başk'olmasa
Şair ilk iki dörtlükte sevgilisinden ve sevgilisinin güzelliğinden söz ederken, burada genel bir konuya geçiyor ve dünyadaki birçok şeyin sebebinin fikir ayrılığı olduğunu dile getiriyor.
Zirâ, kâinat O’nun eseridir; her şeyde, her nesnede O’nun hikmeti, O’nun kudret ve kuvvetinin cilveleri vardır. Veysel, insanın ve kâinatın okunup anlaşılmasının, bütün mahlukatın varlık sebebi olan Allah’ın bu kudret ve kuvvetinin ancak aşkla sezinlenebileceğinin mümkün olduğunu söylemektedir.
Eğer aşk olmasaydı eşyayı, kâinatı ve bu cihanın küçük bir özeti hükmünde olan insanı kimse okumaz, yazmaz ve bu yaratılış sırrını da kimse çözemezdi.
“Koyun kurt ile gezerdi” derken eğer fikir ayrılığı olmazsa kötülük olmaz deyip insanlar arasındaki bu fikir ayrılığı olmasaydı koyun kurt ile gezer, dünyada barış mümkün olurdu demektedir.
Dolayısıyla “varlığın özünün ne olduğu”na dair büyük sırrı ya da Veysel’in ifadesiyle büyük düğümü kim çözebilir diyerek de varlık felsefesi bağlamında insanlar arasındaki fikir ayrılığının giderilemez bir ayrılık olduğunu; çünkü bu dünyada çatışmaların ve farklılıkların giderilmesinin mümkün olmadığını işaret etmektedir.
Fikirlerin, duygu ve düşüncelerin aynı olması halinde koyunun kurt ile gezebileceği görüşünü ileri sürerek sevginin güzelliğine, hoşgörünün erdemine dikkat çekmektedir.
İnsan aşk ve sevgiyle kendisini aşar ve yaşamını anlamlı kılar. Veysel bu dörtlükte; hem kaderin hükmüne boyun eğmiş, hem de ilâhi hükmün bir gereği olarak bütün mahlukatı, sevgi çemberi içinde bir ve beraber görmeyi dilemiştir. Burada Yunus’tan bu yana manevî bir ırmak gibi akıp gelen tasavvuf geleneğinin derin ve güçlü etkisi görülmektedir.
Güzel yüzün görülmezdi
Bu aşk bende dirilmezdi
Güle kıymet verilmezdi
Âşık ve maşuk olmasa
Evrenin yaratılış nedeni sevgidir. Sevgi olmasa hiçbir şeyin ne değeri olur ne de tadı. Sevgilinin yüzünü güzel kılan, sevenin aşkını var eden, gülü değerli kılan sevenle sevilenin emeğinden başka bir şey değildir.
İlahi aşk duygusunu şiirin tümünde etkin olarak sezdiren Veysel, seven ve sevilen olmazsa bunların hiç birisinin olmayacağını belirtmiş, güle kıymet verilişini de özellikle “Güzel yüzün görünmezdi” diyerek Tanrı’nın yüzünün görülebileceğine işaret etmiştir.
Sevgililerdeki güzelliğin ortaya çıkmasında, aşıktaki aşkın filizlenmesinde, güldeki güzelliğin fark edilmesindeki tek neden aşktır. Muhabbet nasıl ki iki baştan olursa aşk da öyle karşılıklıdır. Âşık ve maşuk varsa değerler de vardır.
Âşık, özellikle dinî tasavvufî şiirimizde asıl vatanından ayrı düşüp tekrar o vatana dönüp Tanrı’ya kavuşma dileğinin gerçekleşmesi için Tanrı’dan bekleyen; Maşuk ise bu şiirde de görüldüğü gibi sevilen varlık olup, bazen sevenin ilgisine sitemle karşılık veren Tanrı anlamında düşünülmüştür.
Gül sadece edebiyatta değil, günlük yaşantımızda da önemlidir. Zira gül, karşıdakine değer verildiğinin, ona karşı müspet duygular beslenildiğinin (bu duygunun illa da aşk olması gerekmez), ona saygı duyulduğunun ifadesidir.
Aşk zordur, insanı yakar, derde düşürür. Gül de gerçekten çok güzel bir bitkidir ama dikenlerine dikkat etmezseniz canınızı ciddi biçimde yakar. Veysel “Güle kıymet verilmezdi” derken aslında bütün bir kültür ve inanç dünyamızda güle verilen bu abartılı anlam ve önemi vurgulamaktadır.
Senden aldım bu feryâdı
Bu imiş dünyanın tadı
Anılmazdı Veysel adı
O sana âşık olmasa
Yaşama ve ölümünden sonra anılma nedenini Tanrı’ya beslediği aşk duygusuna bağlayan Veysel, dünyanın tadını yaşanılan acı ve ızdıraplarla duyulan aşka bağlamaktadır.
Veysel’e göre aşk, bir bakıma anılmanın, çekilen acının ve sevgiliye duyulan derin bir özlemin ifadesidir. Veysel’i feryada sürükleyen içine düştüğü ya da diğer bir ifadeyle kalbine düşen aşk acısıdır. Yani dert sanılan şey bizzat dermanın kendisidir. Bu anlamda Leyla ile Mecnun’un hikâyesi bu saptamayı doğrulayan yaşanmış bir örnektir.
İlâhi aşk, insanı olgunlaştırır; bu yolda çekilen acı ve ızdıraplar onun hayata bakışını güzelleştirir; hayatını anlamlı kılar.
Veysel’in bu dörtlüğü, Fuzulî’nin:
Işk derdiyle hoşem el çek ilâcumdan tabîb
Kılma dermân kim helâküm zehri dermânundadur
beytini anımsatmaktadır.
Fuzulî de aşk derdinin kendisine çektirdiği acı ve ızdıraplardan memnundur. Şayet Veysel’in içindeki aşk ve sevgi olmasa böyle güzel şiirler söyleyemeyecek, böylece adı anılmayacaktı. Veysel aşkı bu dünyanın tadı olarak niteler. Gerçekten aşkın olmadığı bir dünya çekilir, dayanılır bir dünya değildir.