AŞE...
Ne var?.. Ne tantana edip duruyorsunuz?..
Adam haklı!..
İstanbul Belediye Başkanı iken, "Demokrasi bir tramvaydır, gittiğimiz yere kadar gider, orada ineriz" ve "Demokrasi amaç değil araçtır" dememiş miydi?..
Ee...
Sonra sıçradı geldi Genç Osman...
Demedi mi size; "Benim derdim ne biliyor musunuz? Bir anonim şirket nasıl yönetiliyorsa, Türkiye de öyle yönetilmelidir."
Ee...
Adam kazandı. Şirket onun. En tepedeki isim de o. İstediği gibi yönetmek onun en doğal hakkı. Şimdi, bizim şirketin en tepesindeki isim, istediğini istediği makama getiriyor, beğenmediğini işten atıyor, şu şöyle olacak, bu böyle olmayacak diyor da... Kimse gık bile diyemiyorsa... O niye yapmasın?...
Üstelik, şirketin CEO'sunu biz seçmedik mi? "Al hepsi senin olsun" demedik mi?.. Dedik!..
Kanun da çıkartır... Karar da... Yönetmelikleri de değiştirir, genelgeler de yayınlar... Günde kaç saat çalışacağımıza da, hangi saatlerde yatağa gireceğimize de, hangi elbise ile işe gidip geleceğimize de, her bir şeye o karar verir. En tabii hakkı en güvendiği adamlarla birlikte çalışmak. Şirket bu şirket... Boru değil!..
Şirket onun!..
Hem, 5 sene sonra toplanacak genel kurulda hesap sormayacak mıyız?.. Ne yapsın adam?.. Davulcuyu Genel Müdür, zurnacıyı Daire Başkanı mı yapsın? Adam, bilmiyor mu, bizim ne kadar sıkı denetçi olduğumuzu!..
Yok öyle yağma!..
Şirketi adama teslim et... Davulu boynuna as... Sonra da tokmağı sen vur...
Zart zurt etmeyin arkadaş...
İstediği gibi yönetir. Bilmiyorsanız, açın kanun kitaplarını. Okuyun Anonim Şirket (A.Ş.) hakkında yazılanları. Okuma yazmanız yok ise mahallenizin muhtarına gidin. O size anlatır.
Daha fazla lagara lugaraya gerek yok. Çünkü, hisselerinizi çok ucuza sattınız. Bu devleti siz şirketleştirdiniz... İşine gelmeyen istifa eder gider!..
***
Pakete dikkat!..
Şu, "Lazkiye Paketi"... Çok nazik bir konu. Nezaket çerçevesinde yaklaşılıp aynı ölçüde çok dikkatli olmamız gereken bir konu. Başta MİT olmak üzere güvenlik güçlerimizin başarı ile gerçekleştirdiği bu tip operasyonlar göğsümüzü kabartıyor. İsveç'i 3-2 yendiğimiz maçtaki gibi muhteşem geri dönüşlerimizi hatırlatıyor. "Hakan, golü tam zamanında attı da maçı çevirdik" diyoruz. Çok sevinip, galibiyete olan susuzluğumuzu gideriyoruz.
Ancak, önümüzdeki maçları kaybetmemek adına da bazı soruları gündeme getirmek ve hocanın dikkatini çekmek de yorumcu olarak görevimiz.
Yusuf Nazik denen hain terörist, "acilciler"den ve Samandağlı... Hatay'ın ve Samandağı'nın karmaşık ve bir o kadar nazik nüfus yapısı ortada. Neden medyada bu kadar yaygara koparttırılıyor?.. Bu işin, farklı yerlere gidebileceği ve çok kolay provokasyonlara sebep olabileceği riski hesap edilemiyor mu?.. Çok hassas bazı durumlarda devletin en başarılı operasyonlarının sır gibi gizlenmesi gereği acaba bilmeden mi ıskalanıyor?..
Bir de, Mihraç Ural denen bir hain var. Yusuf Nazik ile aynı köyde kalırlardı Lazkiye'de. Hatta aynı evde... Oradan almışlar.
Arkasındaki amaca bakmak lazım. MİT bunu getirebilir sonuçta ama iki ülke daha fazla sorun mu yaşar? Terörist, "Suriye istihbaratının emriyle yaptım. Suriye devletine sesleniyorum. Türkiye büyüktür. Bunun hesabını elbette sizden soracak" diyor. Bunların basına ifşa edilmesi doğru mu?.. Bütün bunlar neye neden olur?.. Bir çok soru işareti. MİT'in böyle başarılı operasyonlar yapması çok güzel, toplu terör eylemlerini gerçekleştirmiş, katılmış planlamış hainlerin FETÖ dahil getirilmesi önemli.
Sorulardan biri de, Yusuf Nazik getirildi de Mihraç Ural niye alınmadı? O da alınabilirdi, bunlarla aynı köydeler.
Hatay çok nazik bir bölgemiz. İdilb'deki gelişmelerle birlikte daha fazla hassas olmamız gereken süreçten geçiyoruz. Neden bu kadar yaygara yapılıyor?.. Hatay'da yeni bir kavga başlatmak isteyenlerin ekmeğine yağ sürülmez mi?.. Aman, Samandağ'a çok dikkat!..
Devletin yayın organlarından gelen ilk haberler ile sonrakiler çelişkiliydi. Teröristi yakalamamıza El Muhaberat yardım etti mi?.. ABD'nin bu işte parmağı olabilir mi?.. Veya başka dış güçlerin... Biraz bunun üzerinde düşünüp arkasında ne yatıyoru irdelememiz lazım? Neden şimdi? İdlib'de operasyon başlıyor, bunları görmek lazım. Bu olayı görünce aklıma bir sürü soru geldi?.. Bir tanesi de mezhep ayrılıklarının kaşınması ile ilgili...
Hiç unutmadım. Ve unutamıyorum, Bülent Ecevit'in rahmetli olmadan "ABD, Öcalan'ı bize niye verdi, anlayamadım" şeklindeki son sözlerini... Ve ondan sonra, yaşadığımız, kanlı, kirli ve sıkıntılı süreci.
Hiç doğru bulmuyorum. İdlib özelinde Suriye bu kadar kritik sürece girerken bir terörist üzerinden yapılan kışkırtıcı meydan okumaları...
Kendi kalemizde kötü bir gol görmemek adına...
Hoca, maçı iyi okumalı!..
Kritik mağlubiyetler hocayı da götürür...