Artık bıkkınlık geldi
Uzun bir süredir Türk Milletinin, Cumhuriyetin ve Vatan’ın kutsal değerlerine saldırılar devam etmektedir. Geçmişimizle ve tarihimizle yüzleşmek adına onları aşağılayıcı, küçük düşürücü ve gözden düşürmeye yönelik propagandalar yapılmaktadır. Kurtuluş Savaşı ve sonrasındaki Cumhuriyet dönemi kötülenmektedir. Türk Milleti ve Türk anlayışı yok edilmeye çalışılmaktadır.
Bu faaliyetler de genelde, aydın olarak nitelendirilen bir grup ve ona destek veren çevrelerce yürütülmektedir. Aydın olarak nitelendirilen bu şahsılardan hiçbirinin, Türkiye Cumhuriyeti devletinin, vatanının, milletinin varlığı, bütünlüğü ve güvenliği konusunda olumlu bir çalışma yaptığı, Cumhuriyetin ve Türk Milletinin değerlerini yüceltici veya koruyucu açıklamalarda bulunduğu görülmemiştir. Üstüne üstlük bunların görüşlerine de itibar edilmekte ve medyada da onlara sıkça yer verilmektedir. Türk Milleti ve gençliği maalesef yalan, yanlış veya çarpıtılmış yarı doğru düşüncelerin etkisinde bırakılarak kutsal değerlerinden soğutulmaya çalışılmaktadır. Bu durum tehlike arz etmektedir.
Türk Milleti’nin önemli bir kesimi bunların farkında olup, olanlara itibar etmemektedir. Ancak diğer önemli bir kesimi de yapılan propagandaların etkisinde kalmaktadır. Ortaya çıkan durum gerginlik ve kutuplaşma yaratmaktadır. Etkisinde kalan kesim büyüdükçe tehlike daha da artmaktadır. Birlik ve beraberliğe her zamankinden daha çok ihtiyacımız olduğunu söyleyen ve halkı buna davet eden yöneticilerin, olanları dikkate almaları, ona göre davranış sergilemeleri ve tedbir almaları gerekmektedir.
***
Aydın olarak nitelendirilen belli kişiler bu sefer de hapishanelerde sürdürülmekte olan açlık eylemleri konusunda sahne almışlardır. Yaptıkları açıklamalarda, devletin, teröristlerin ve bölücülerin istekleri doğrultusunda hareket etmesini, bu konularda adım atmasını önermektedirler. Devletten yana değil, bölücülerden yana bir tavır sergilemektedirler. Maalesef, parti gözetmeksizin, bölücülerden yana olan milletvekilleri de buna destek vermektedir.
Ayrıca ülkede, bölücülerle ve teröristlerle müzakere yapabilmek için de zemin hazırlanmakta, hatta gündem değişiklikleri yaratılarak kamuoyunun dikkatleri de başka yönlere çekilmeye çalışılmaktadır.
Anayasa çalışmalarında Türk Milleti ve Türk tabirlerinden kimlerin kaçmaya veya anlamlarını çarpıtmaya çalıştığı da göz ardı edilmemelidir. Milletin vekilleri buna sahip çıkmıyorsa, Türk Milleti, demokratik yoldan tavrını ortaya koyup kendisi sahip çıkmalıdır. Türk Milleti, Türk ve Atatürk demekten kaçınanlara dikkat edilmelidir.
***
Diğer taraftan aynı şekilde Türk Milleti tarafından kutsal olarak nitelendirilen ve milletinin ordusu olan TSK hakkında bir süredir yürütülen olumsuz propagandaya da bıkmadan usanmadan devam edilmektedir. Özellikle darbe konusundaki yıpratma eylemleri çeşitli vasıtalarla sürdürülmektedir. TSK adeta potansiyel darbe unsuru olarak görülmektedir. Geçmişte yaptığına göre her zaman yapabileceği düşüncesi hâkimdir.
Geçmişteki darbeler ve hemen sonrasındaki dönem filmlere de konu edilmekte, görsel medyada bunlara sıklıkla yer verilmektedir. Bu filmlerdeki subay ve astsubayları oynayan karakterlerin rolleri de senaryo gereği, TSK’nın yönetim kademesini aşağılayıcı tarzda olmaktadır. Onların kılık, kıyafet ve davranış biçimleri, gerçeklerle bağdaşmamakta, böylece subay ve astsubay kesimi halkın gözünden düşürülmeye çalışılmaktadır.
TSK hakkında yürütülen olumsuz propaganda siyasi rant sağlamak için yapılıyorsa, bu süreç çok uzadığından yapılanların artık etkili olamadığı, kanıksandığı, hatta bıkkınlık verdiği düşünülmektedir.
Kin duygusuyla ve intikam almak için yapılıyorsa, Müslümanlıkta bu duygulara yer verilmesinin mümkün olamayacağı, hatta insanlık açısından da yadırganacağı herkes tarafından bilinmektedir.
Ülkede iyi olmayan bazı niyetlerle iş yapılmaya çalışılıyor ve ondan dolayı bir paranoya yaşanıyorsa, buna da ihtimal vermek mümkün olmadığından bu düşüncenin de geçerli olamayacağı değerlendirilmektedir.
Neresinden bakılırsa bakılsın TSK’nın yıpratılmasına ve halkın gözünden düşürülmesine yönelik her türlü propaganda ve faaliyete son verilmesi, bu akımın önlenmesi, ülkemizin varlığı, bütünlüğü ve güvenliği açısından faydalı ve gerekli görülmektedir.
***
Netice olarak ordusuyla, milletiyle, yöneticisiyle, siyasetçisiyle, medyasıyla, cumhuriyetin tüm kurumlarıyla ülkemizin karşı karşıya olduğu tehlikeler gerçek durumuyla görülmeli, gerginliklere ve kutuplaşmalara yol açılmamalı, kabuk tutmuş yaraların yeniden kaşınarak açılmasından zarar geleceği bilinmelidir. Birlik ve beraberlik sözde değil, özde benimsenerek iç çekişmeler bir yana bırakılıp, tek vücut halinde hareket edilmelidir. Başka Türkiye’nin olmadığı akıllardan çıkarılmamalıdır.
Bu vesileyle Türk Milletinin Cumhuriyet ve Kurban Bayramını kutluyor, hepimize aydınlık yarınlar diliyorum.