Apo’nun gizlenen mektubu!

Başbakan Erdoğan’ın, AKP, BDP ve cümle Öcalan pazarlamacılarının şu günlerde kimsenin hatırlamaması için büyük çaba sarf ettiği o mektubu bebek katili Öcalan, İtalya’da iken Papa’ya yazmıştı.
“Tarihi ve İtalyan halkının kültürel kişiliği ve Roma kentinin kutsallığı, Avrupa’nın kapısı durumunda olması, benim büyük zulüm dünyasından San Pietro tarzı bir hareketle buraya kadar, Roma’ya, Vatikan’a kadar ulaşmama yol açtı” giriş cümlesi ile başlayan mektubunda Öcalan, döktürüyor da döktürüyordu:
“Şunu hemen belirtmeliyim ki; Orta Doğu’dayken Halep Metropolü ile çok değerli ilişkiye sahiptim. Bu kanaldan katınıza saygılarımı sunmuştum.” E, Öcalan bu, birileri, eskiden abdestinde namazındaydı diye satışa sunsalar da Suriye Müftüsü ile değil, elbette Metropolle “çok değerli” ilişkiye sahip olacaktı.
İslâm’ın temel amaçlarını bilmediğinden yahut bilse bile İslâm’a inanmadığından emin olduğumuz (Öcalan’ın temel amacı “tefrik” İslâm’ın temel amacı “Tevhit” tir) Öcalan’ın bildiği meğer Hıristiyanlığın temel amaçları imiş.
Bunu da kendi söylüyor, Papa’ya yazdığı o mektupta.
“Ben eşitliğin, barışın, hümanizmin Hıristiyanlığın temel amaçlarından olduğunu biliyor ve inanıyorum. Taşıdığım sosyalizm inancı bundan uzaklaştırmıyor, daha da yakınlaştırıyor. Şahsınızda, dinimize saygımı belirtmeyi, inancımın ve mücadelemin bir gereği sayarım.”
Bu satırlardan sonra Öcalan başlıyor Türklere ve hatta Kürtlere hakaret etmeye: “Biliyorsunuz ki Hıristiyanlık azizleri Orta Doğu kökenliydiler ve ilk kutsal kiliseleri de burada kurmuşlardır. Bu dönemin ilk Hıristiyan halkları da Asurî ve Ermenilerdi. Kısmen Kürtler de bu dönemin ilk Hıristiyan halklarındandır. Doğduğum köyde ve ilkokulu okuduğum köyde bu kiliselerin kalıntıları duruyordu. Birisini cami yapmışlardı. Buna sevinmemiş, bu büyük uygarlık neden bu hale geldi diye o çocuk halimle üzülmüştüm.”
Eskiden namaz kıldığı söylenen Öcalan meğer camiden rahatsızmış. Kürtler’in Müslüman olmasından rahatsızmış. Her satırı bir cehalet, bu ayrı bir konu. Ve bâzı satırlar tam bir “yalakalık” örneği. Yalakalık örneği çünkü ilkokul öğrencisi Öcalan “bu büyük uygarlık neden bu hale gelmiş diye çok üzülmüş” müş.. O uygarlığın büyük olduğunu hangi kitaplardan, hangi üniversite hocalarından öğrenmiş acaba?
Neyse, Öcalan’ın Papa’ya yazdığı satırları okumaya devam edelim:
“Şunu demek istiyorum. Ben dinsiz değil, tüm dinlere ve tek tanrılı dinlere özellikle saflık dönemlerine büyük saygı duyuyor, kendi eylemimi bu büyük insanlık aksiyonlarının devamı olarak görüyor, bunu her zaman söylemekten çekinmiyorum.”
Yani diyor, ben peygamberler gibiyim. Azizler gibiyim. Zaten cümlenin sonunda başkalarının da kendisini öyle gördüğünü kendi kalemi ile itiraf ediyor:
“Herkes bizim peygamberler tarzında olduğumuzu söyler ve halklarımız da buna tanıktır.”
Acaba “Herkes” dediği kimler? Bunlar muhtemelen, SSCB dağıldıktan sonra Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulacak yeni Türk devletleri ile irtibatının kesilmesi için ona PKK’yı kurduran ABD, İsrail, Vatikan ve Avrupa kütüğüne kayıtlı ASALA kurmayları olmalı... “Halkı da buna tanık” mış. İsterse olmasın, Firavun gibiydin, bırak peygamberliği, tanrılığını sorgulayanın bile kellesini koparmaktan çekinmiyordun ki!
Neyse...
Uçakta gözleri bağlı Türkiye’ye doğru yola çıktığı gün, “Benim anam da Türk, hizmetinize âmâdeyim” diye kıvranan Öcalan, Papa’ya mektubunda Türkler için bakınız neler karalamış:
“Fakat Türk barbarizmi tarihte biliyorsunuz hem Batı hem Doğu İmparatorluğu’nu yıkarak, büyük bir Hıristiyan düşmanlığını Anadolu’da, tüm Orta Doğu hatta Balkanlarda geliştirdi...”
Mektubun sonlarına doğru Öcalan, Papa’ya, Türklerin, o toprakların asıl sahipleri olan Kürtleri, Ermenileri, Süryanileri soykırıma tabî tuttuğundan, onları tasfiye ve imha ettiğinden dert yanar...
İşte o Öcalan bugün iktidar ve suç ortakları tarafından “Kürt-Türk dostluğunun mimârı” olarak sunuluyor.
Oysa, Öcalan’ın o günkü mektubu da bugün yazdığı mektuplar da “dostluk ve kardeşlikten” değil, ayrışmadan, kopmadan, TSK’nın silah bırakmasından, Türkiye Cumhuriyeti’nin devlet ve topraklarının önemli bir bölümünden vazgeçmesinden bahsediyor.
Kürtler için de peygamber olarak kendini, din olarak da Mecusiliği uygun gördüğünü uygulamaları gösteriyor.
İşte AKP, BDP ve Öcalan pazarlamacılarının Türk halkının şu günlerde hatırlamasını hiç istemediği mektup, bu mektup.

Yazarın Diğer Yazıları