Anzaklar toprak isterken!

Önce, Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan ve Başbakan Davutoğlu’ndan, “İsterse AKP’den milletvekili adayı olabilir” açıklamaları, ardından da, Abdullah Gül’ün, “Şu anda aktif siyasetin içinde olmayacağım” açıklaması geldi.
Böylece “Gül gibi bir gündemimiz” oldu.. Bunun ne gibi bir faydası oldu derseniz, eğer bu bir fayda ise, meselâ AKP-Öcalan seçim ittifakı gündemin alt sıralarına iniverdi.
Erdoğan ve Davutoğlu’nun açıklamaları bizim için olduğu gibi Gül için de bir değer ifade etmiş olmamalı ki, o da tuttu, “Bundan sonra tüm birikimimi devlet, millet ve halk için vermeye devam edeceğim” deyiverdi. Evet, Erdoğan ve Gül’ün açıklamaları bizim için bir değer ifade etmiyor, çünkü biz Erdoğan ve Davutoğlu için bir değer ifade etmiyoruz. Muhalif hiçbir basın mensubu Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlığın toplantılarına ve dış gezilerine çağırılmıyor. Muhtemelen, öyle bir soru sorarlar ki, yüzümüz kızarır, cevap vermeye çalışırken nereye bakacağımızı şaşırırız endişesi içersindeler.
Peki, Gülün açıklaması bizim için bir değer ifade ediyor mu? Hayır, çünkü beyefendi de Köşk’te iken epeyce, şimdikiler gibiydi. Madem bir değer ifade etmiyor, öyleyse niye bu satırları yazıyorsun diyebilirsiniz. İnsan merak ediyor. Biz biliyoruz ki, biz merak ettiyse okuyucu da merak ediyordur. Acaba Sayın Gül’ün “devlet, millet ve halk için vereceği birikimler” neler?
* Erbakan’a, kendilerine milletvekilliği kazandıran siyasi kadrolara atılan çalım mı?
* 10 bin liraya Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı satma aklı mı?
* Erdoğan’ın önüne koyduğu her kanunu onaylaması mı?
* Hem Cumhurbaşkanlığı konutunu, hem Dışişleri konutunu aynı anda kullanması mı?
* Dışişleri Bakanlığı döneminde Çanakkale’den 409 hektarlık toprak talep eden Anzakları ciddiye alıp Çanakkale Şehitliği ile ilgili çalışmaları durdurmasını mı?
* Dışişleri Bakanlığı, Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı sürecinde Yunanistan’ın Ege’deki 16 adayı topraklarına katıp bayrak çekip asker yerleştirmesini mi?
Uzatmaya gerek yok. Gül’ün milletvekili olması yahut olmaması AKP’nin içişidir. Olsa ne olur olmasa ne olur, çünkü AKP demek sadece Recep Tayyip Erdoğan demektir. Gül’ün siyasete girmesinden beklentisi olan millet ve AKP değil, Erdoğan’la bir türlü baş edemeyen meclisteki muhalefettir.
“Barış süreci” altında “silah bırakma” masalı ile “Erdoğan’ın Başkan olması” için AKP, katil Öcalan’la bile ittifak yapmışken ve bu ittifakın Türk devlet ve milletine nasıl pahalıya mal olacağı Balkan Bozgunu ile hafızalarımızda dururken meclisteki muhalefetin AKP tabanından değil, birbirlerinin tabanından oy devşirme hesapları içersinde olması gerçekten ibretamiz bir siyasi tablodur.
Böyle bir zeminde yüreği gerçekten devlet ve vatan için atan her siyasi kadronun sosyologundan tarihçisine, psikologundan ekonomistine ilmi ve ahlakına güvendiği değerli akıllarla odalara kapanıp günlerce “Biz bu millete niye ulaşamıyoruz?” ve “Nasıl olur da ulaşırız?” sorularının cevabını araması gerekmez mi?
Onların yapmadığını bütün anketlerde oyları yüzde 50’ler civarında olan AKP yapıyor, kendi görüşlerine hizmet edecek aklın insanlarını topluyor, “Bu yüzde 50’yi nasıl yüzde 55’lere çıkartabiliriz?” diye kafa yoruyor. Çalışıyor, kazanıyor!
Bağıran çağıran da işte böyle Anzakların Çanakkale’den toprak taleplerini ciddiye alan Gül’ün aday olup olmamasından oy umuyor...

Yazarın Diğer Yazıları