Ankara'nın kalbi değil beyni vuruldu!..
Maalesef!.. Sizlere dün sözünü verdiğim gibi, bıraktığım yerden devam edemeyeceğim... Ankara'nın kalbine değil beynine sıkıldı önceki gün akşam. Siyasetin de bittiği noktaya geldik artık. Kahpe terör saldırısı başkentin en üst düzey korunan (!) bölgesini patlatırken, hemen yanı başında TBMM Genel Kurulu'nda milletvekilleri güya teröre yenik düşmeme görüntüsü sergilemek için çalışmalara ara vermeden devam etti. Anayasasını yapmaya bile muktedir olamayan milletin vekillerinin (!) terörü sadece kınayabilen iktidar ve makam sahibi mensuplarından pek de farkı yoktu. Millet, 28 şehidi için yanarken onlar basmakalıp hamaset ve kınama mesajlarıyla meşguldüler. O nedenle bugün siyaset yazısına affınıza da sığınarak devam edemeyeceğim. İçimden gelmiyor. Başkent siyaseti artık mide bulandırıcı noktadan da öteye geçti.
Göz göre göre geldi kahpe saldırı!..
Basamak basamak gidelim...
Açın bakın bu sütunların arşivine; kaç defa dile getirdik "Ankara'da kırmızı alarm", "PKK; eylemlerini, başta Ankara, İstanbul olmak üzere metropollere yayacak", "özellikle askeri karargâhlara ve servis araçlarına bombalı saldırılar planlanıyor", "milletvekillerine suikast eylemleri düzenlenecek" diye...
Daha önceleri de ifade ettim; şehit acıları ile kavrulurken terör örgütlerinin de propagandalarına alet olmamak ve halkı infiale sevk etmemek adına bildiklerimizi çok ince bir süzgeçten geçiriyoruz sorumlu gazetecilik adına. Kılı kırk yarıyoruz... Bunlardan sadece biriydi, 15 Şubat'tan 2 gün önce ulaştığım bir istihbarat raporu. Ankara'daki güvenlik birimleri tekrar tekrar uyarılıyordu, bebek katili Abdullah Öcalan'ın Türkiye'ye paketlendiği tarih olan 15 Şubat'ta ses getirecek büyük bir eylem hazırlığı yapıldığı konusunda. Raporlara yansıyan ifadeleri çok kısaltıyorum;
"Ankara'da PKK terör örgütünün aylardan beri planladığı canlı bomba eylemleri sonuna kadar gidilecek, mutlaka eylemi gerçekleştirecekler. Bunun için araç temin etmeye çalışılıyor. Düzenleyecekleri eylemi bomba yüklü araçla yapacaklar. Mesai çıkışı....
Önümüzdeki günlerde Ankara'da araç yakma eylemleri, kundaklama eylemleri de planlanıyor..."
Alınan duyumlar üzerine başta Genelkurmay olmak üzere tüm karargâhlarda servis saatleri belirli aralıklarda değiştirilip, ileri geri oynatılıyordu. Sonunda adına ne derseniz deyin... Beceriksiz istihbarat, Emniyet zafiyeti, kifayetsiz muhterisler... Kahpeler, İzmir'den lüks aracı kiralayıp ellerini kollarını sallaya sallaya Ankara'ya geldi, 100 kg TNT'yi araca yerleştirdi. Genelkurmay karargâhı ve çevresinde günlerce keşif yaptı. Sonra da beynimizi patlattı!.. Genelkurmay ve diğer karargâhlarda "içeriden bilgi sızıntısı" şüphesi üzerinde durulduğunu da belirttikten sonra konuyla ilgili üst düzey bir güvenlik bürokratının değerlendirmesini aktaralım;
"Saldırıyı gerçekleştirilen araç İzmir'den kiralanmış. Plaka kopyalanmış ve Ankara'ya gelene kadar yollardaki plaka tanıma sistemlerinden rahat rahat geçmiş. Aslında PTS'lerden geçerken görülmesi ve Emniyet birimlerine uyarı gitmesi lazımdı; plaka otomobil üzerine fakat geçen araç lüks bir cip diye. Saldırı öncesi iyi bir keşif yapıldığı da ortada. Emniyet birimlerimiz 15 Şubat'ta gerçekten Ankara'da yoğun güvenlik önlemleri aldı. Fakat bu önlemler 15 Şubat'ta eylem olmayınca gevşetildi. Emniyet yorgun düşmüş olabilir. Terör örgütü de bunu fırsat bildi ve zafiyeti affetmedi. PKK'nın Ankara'da eylemlerini yoğunlaştıracağı yönünde istihbaratlar devam ediyor. Milletvekillerine yönelik suikast eylemlerinden de vazgeçmiş değiller."
Güvenlik kaynağımız terör bölgesindeki gelişmeleri de değerlendirirken, "Van'a da dikkat. Bölücü terör örgütü 15 gün içinde orada da ses getirecek eylemler planlıyor" dedi.
Şu kadarcık bilgi bile gazetecilere ulaşabilirken MİT ne yapıyor?.. Siyaset aşığı (!) yöneticiler hâlâ koltuklarında rahat rahat oturuyor. Onlara haksızlık yapmayalım!.. Bu tehdit ve saldırıları önlemekle birinci derecede sorumlu olduğu varsayılan İçişleri Bakanı kınama tivitleri atıyor!.. Bakan beyin Müsteşarı, Emniyet Genel Müdürü, onlar da pek rahat!.. Ankara gar patlamasından beri vekaleten yönetilen Ankara Emniyet Müdürlüğü'nü ise hiç sormayın!..
Başka bir ülkede olsa koltuğunda 1 gün bile oturamayacak "Başbakan" ise başkanlık uğruna kellesini almak üzere olan R. Erdoğan'dan önce (!) rol kapmak için Genelkurmay'a taziyeye gidiyor. Fakat dikkat edin, karargâhtaki açıklama sırasında İçişleri Bakanı ve Millî Savunma Bakanı, Ahmet Davutoğlu'nun yanında görüntü vermiyor. Efkan Ala ve İsmet Yılmaz boncuk gibi görüntü vermek için R. Erdoğan'ı bekliyor ve onun açıklamasında yanında duruyorlar. Daha da trajikomik olan sarayın bazı kapı kulları "birlik beraberlik içinde kenetlenip teröre karşı mücadele vermekten" bahsediyorlar. Her terör saldırısının ardından açıklama yapmak ve görüntü vermek için birbirleri ile yarışan iktidar mensuplarının Emniyet ve askeri birimlerine uyguladığı saçma sapan baskılar ve yarattıkları baş ağrıları ise cabası!.. Güvenlik birimleri, iktidarın birbiri ile .... yarışı içine giren kanallarından gelen bilgi talepleri konusunda bunalmış durumda.
"Başbakan"ın terör saldırısının sorumlusu hakkında yaptığı resmi açıklama sonrasında size farklı bir şüpheyi bildireyim. "Bu kahpeliğin ardında Barzani olabilir mi?"
"Hoppalaa!.. Davutoğlu, PKK/YPG demedi mi?" demeyin!..
Öncelikle Kandil'in bütünlük içinde hareket etmeyen ve farklı fraksiyonların kavga ettiği herkesin kullanımına açık bir katil çetesi olduğunu unutmayın. Sonra, çapulcubaşının ABD ve yeğeni Neçirvan Barzani ile arasının kötü olduğunu ,terörist PYD Eş Başkanı Salih Müslim'in onun önüne geçtiğini ve ABD ile daha sıkı fıkı olduğunu, petrol rantının vazgeçilmezliğini de bunlara ekleyin. Daha sonra da Barzani'nin bölgede ağırlığını unutturmamak için YPG'yi döven ve içeride dışarıda birilerinin sözünü dinlemeyen TSK'ya da mesaj ihtimallerini üzerine koyun. Bataklığa çekme meselesi...
Ankara'da devlet koridorlarında yapılan analizlerden sadece birisi de bu... Yani; "organize işler mi" sorusu!..